17 Mayıs 2006

"BEN BÜYÜYÜNCE DE
ÇOCUK OLUCAM!"

Aşağıdaki yazı Cumhuriyet-KİTAP ekinde Nilay Yılmaz'ın hazırladığı "SİHİRLİ DEĞNEK" adlı sayfasında yayınlandı. Geçen yılın sonlarına doğru yayınladığım anı kitabım "BEN BÜYÜYÜNCE DE ÇOCUK OLUCAM" üzerine yazılmış bu yazıyı, Sema Akpınar kaleme almış...

KONUK SİHİRLİ DEĞNEK

Sema Akpınar

(Ben Büyüyünce de Çocuk Olucam, Cihan Demirci, Bulut Yayınları, 184 sayfa, 2005)

Mizah edebiyatımızın üretken kalemlerinden Cihan Demirci, kendinden önceki mizah ustaları; Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü gibi “Çocuk Edebiyatı”nın önemini kavrayan günümüzdeki ender mizah ustalarından biri. Son yıllarda sayısız okul etkinliğine katılarak çocuklarla birebir yüzyüze geldiği yazdığı kitaplardan da anlaşılan Cihan Demirci geçtiğimiz 2005 yılında sessiz-sedasız yazarlıktaki 25 yılı geride bıraktı. İlk imzalı yazısı 8 Haziran 1980’de, o dönemin parlak mizah dergisi “Gırgır”da yayınlanan Cihan Demirci, yazarlıktaki 25. yılının anısına çok özel bir kitap yazarak “çocukluk” yıllarını, “çocukluk” anılarını bizimle paylaştı.

“Ben Büyüyünce de Çocuk Olucam” adlı kitabı geçtiğimiz aylarda Bulut Yayınlarından çıkan Cihan Demirci, bu “anı” kitabında bizi müthiş akıcı, adeta su gibi akan bir dille 1970’li yılların İstanbul’una götürüyor. Bu kitap sadece çocuklara değil büyüklere de yazılmış bir kitap. 1970’li yıllar bugünün çocuklarına sadece anarşi-yokluk-kuyruk-sıkıntı-kaos yılları gibi anlatılıyor. Oysa 1970’li yıllar bugün yitirdiğimiz pek çok güzelliğin, değerin, ilkenin baş tacı edildiği, duru ve dürüst yıllardır bir başka anlamda. Demirci, bu kitapta o yıllara yetişemeyenlere 1970’lerin güzelim yüzünü gösteriyor, o yılları yaşamışlara da hem keyifli hem de hüzünlü bir anımsatma yapıyor. Bakın o, kitabın önsözünün sonlarında "çocuklukla" ilgili olarak ne diyor: "... Başta da dediğim gibi asıl güzel olan, çocukken çocuk olabilmektir. Çocukken çocuk olmayı becerebilen çocuklar, büyüdüklerinde artık çocuk olmayı değil, çocuk kalmayı başarırılar bir de üstüne üstlük... Ben bunu başarmaya çalıştım hep. Çocukken çocuk olmayı ve büyüdüğünde çocuk kalmayı becerebilmiş herkese en içten sevgilerimle, valla artık söz bende değil, ne zaman ne yapacağı belli olmayan çocuk ruhlu bu kitapta..."

Cihan Demirci’nin çocukluğu İstanbul’un Aksaray-Haseki-Fındıkzade-Fatih-Erenköy gibi eski semtlerinde geçmiş. Yazar özellikle 1970-1978 arasında geçen bir çocukluk ve ilk gençlik sürecini anlatırken bizi o siyah-beyaz yılların bugün unutulmuş ve terk edilmiş güzelim değerlerine götürüyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1873'te kurulmuş "Aksaray Mahmudiye İlkokulu"ndan 1973'te 100. yıl mezunu olarak çıkan yazarın, ilkokulunu ne denli sevdiği hemen anlaşılıyor. Hatta okuduğu tüm okullar içersinde en çok o okuldan beslendiği de belli. 1970'lerin İstanbul'undaki bir devlet okulundaki imkanların zenginliğinin bugünün değme özel okulunda olmadığını anlıyorsunuz. Bu okuldan ondan önce Tevfik Fikret, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi yazarlar çıkmış üstelik.

Sinemaya olan tutkusunun çocuk yaşta nasıl başladığını anlattığı “Murat Amca Aile Sineması” çok sıcak ve çok sinematografik bir bölüm bu anlamda. Hulusi Kentmen’lerle, Necdet Tosun’larla geçmiş bir çocukluğun izleri var bu satırlarda. Haseki’de yaşadığı mahalleye, Sakine teyzenin evine giren ilk televizyonun müthiş hikayesi, ailenin sevimli komiği Tıkır yengenin birbirinden matrak maceraları, 1970’lerin düğün salonlarında ve düğünlerinde yaşananlar, o yılların ev ve aile ortamından anılar, ve de özellikle ilkokul yıllarından kalma sevimli anılar var kitapta. Demirci’nin aslında 8 yaşında yazıp-çizmeye başladığını ve bu şekilde evde kendi kendine sayısız gazete-dergi hazırladığı, gene 8 yaşında “Cihan Yayınları”nı kurduğunu(!) kitaptan öğreniyoruz ve komple bir mizahçı olan yazar-çizerin içine yazıp-çizme ateşinin henüz 8 yaşında düştüğünü anlıyoruz.

Kitap yazarın 8 Mart 1978 gecesi, unutulmaz bir gecede ve henüz 15 yaşındayken Gırgır'a gidiş ve Oğuz Aral'ın karşısına çıkış anısıyla bitiyor. 1970'lerin hemen başında başlayan bir öykü böylece 8 Mart 1978 gecesi noktalanıyor adeta. Demirci, istese çok daha fazla uzatabileceği bir anı yumağını tam tadında aktarmış okuruna. Kitap, 25 yıllık bir yazarın 25 yılda ulaştığı kalem gücünü de dosta-düşmana gösteren cinsten. Sivri, açık ve samimi bir dile sahip olduğu bir yazar bize gerçekten 25. yıl armağanı veriyor bu kitapla. Cihan Demirci, kitabın başında bu kitabı geçen yıl, henüz 69 yaşındayken Alzheimer'dan yitirdiği sevgili annesi Sevim Demirci'nin anısına yazdığını belirtiyor ve kitabın içinde de annesini ne denli sevdiğini güzel satırların ardında gösteriyor. "Ben Büyüyünce de Çocuk Olucam" dediğim gibi hem çocukların, hem de büyüklerin keyifle, kah gülerek, kah hüzünlenerek okuyabilecekleri mizah duygusu oldukça yüksek, içten, samimi ve sevimli bir anı kitabı…

(CUMHURİYET-KİTAP Sayı:846 - 4 Mayıs 2006)

Hiç yorum yok: