21 Mart 2025

BUGÜN CİHAN DEMİRCİ'NİN İLK KİTABI OLAN "ÇIKIŞLAR ARKA KAPIDAN"IN MART 1985'TE YAYINLANIŞININ 40. YILDÖNÜMÜ!..


Bugün 21 Mart Dünya Şiir Günü ve aynı zamanda Nevruz (Newroz) Bayramı!.. Benim içinse başka bir anlamı daha var... 70'li yılların başında henüz çocuk yaşta yazmaya-çizmeye başlamış biri olarak yola şiirle çıkmıştım. Hatta henüz 10 yaşındayken, 1972 yılında "Tutumluluk Haftası" nedeniyle ilkokul öğrencileri arasında gerçekleşen çocukça bir şiir yarışmasında birinciliğim de vardır!.. Bu uzun serüvende; Şiir, öykü ve ardından karikatür geldi...

Ciddiye aldığım ilk şiirlerimi lise yıllarında 70'lerin sonlarına doğru oluşan ortamda yazdım, bunlar hiciv-taşlama şiirleriydi. İlk taşlama (hiciv) şiirlerim 1980'de Gırgır'da yayınlandı. Önce hece ölçüsüyle başlayan, sonra serbest ölçüyle devam eden bu yolculukta şiirleri 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında kısaltmaya başladım, tüm bunlar; Geyik Muhabbetleri, Espirin ve derken Laforizmalar'a kadar uzanan upuzun bir yolculuktu.

1985 yılında, kendi olanaklarımla ve binbir güçlükle bastırabildiğim ilk kitabım "ÇIKIŞLAR ARKA KAPIDAN" Mart ayının ortalarını aştığımızda çıkmıştı, bu tarih benim için 21 Mart 1985'ti... Bu kitabı 1985'te dönemin sırtını askere dayamış Özal yönetimince ilan edilen "GENÇLİK YILI"nı da protesto etmek için yayınlamıştım, o yüzden ilanlarını bile geri çevirenler oldu, dağıtımı konsinye oldu ve posta pulu karşılığı okura ulaştırdığımda ilginç bir ilgi gördü!..

Evet bugün ilk kitabımın 40. yıldönümü!.. 47 yılı geride bırakan yazar-çizerlik serüvenimde şiiri hep arka planda tuttum, bunun nedeni çok şair tanımam olabilir mi?.. Ama bu 40 yılda yayınladığım 54 kitabın 6 tanesi şiir kitabıdır, bunların 3 tanesi çocuk şiirleridir hatta. "ÇIKIŞLAR ARKA KAPIDAN" 3 kez basıldı ve son basımı 1995'te yani bundan 30 yıl önce yapıldı, kitap daha da kalınlaştı, lakin kitapta eskiyen bir şey yok. kitaptan görsellerle birlikte, bu ilk kitaba adını veren şiirim: "ÇIKIŞLAR ARKA KAPIDAN"ı paylaşıyorum... Mizahçıların şairliğini pek dikkate almayan şiir dünyasına tıpkı Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ustalarım gibi uzak durduğum için şairliğim ikinci planda gibi gözükse de onu hep ciddiye aldım, çocuk yaşlardan olgunluğa dek önümde hiciv-taşlama-mizah içeren şiir anlamında öncelikli örnekler; Şair Eşref, Neyzen Tevfik, Orhan Veli Kanık, Ümit Yaşar Oğuzcan, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Can Yücel gibi isimlerdir...

Sonuçta sözcüklerle oynamaya, yeni sözcükler, terimler, deyimler üretmeye ömrümü vermişim, çağa yakışan bir formun içinde tutarım şiirimi, ilk kitabımın 40. yılında bu bilgileri sizlerle paylaşmak istedim... 

Şairin gözümüze sokulmasını değil, gerçekten etkili, zeka ışıltılı ve yürekten şiiri seven herkese dizeler dolusu sevgilerimle...

Cihan Demirci (21 Mart 2025-FOÇA)




















05 Mart 2025

O GERÇEK BİR CAN DOSTTU, VE BÜTÜN İYİLER GİBİ EDİP AKBAYRAM AĞABEYİM DE ERKEN GİTTİ!..



Ah be güzel abim, çok erken oldu bu gidiş!.. Oysa ki umutla iyileşeceğini bekler haldeydim... Ama olmadı... 2 Mart 2025 Pazar akşamı bir koca yürek, bir müthiş ses, bir güzel insan daha eksildi hayatlarımızdan!.. EDİP AKBAYRAM!..

Seninle 45 yıla yakın bir süre önce tanışıp, 30 yılı aşmış sağlam bir dostluk yaşadım, samimi, içten, mütevazı, emekçi bir yürektin, senin müzik dünyasından bezdiğin, tüm gerçek emekçi sanatçılar gibi çalıştığın şirketten ciddi kazık yediğin bir dönemde 1997 yılında dostluğumuz ortak berberimiz Besim'de perçinlendi, sana o dönemde çok iyi gelen, çok keyifli imza günleri, etkinlikler, söyleşiler, yolculuklar yaptık, önce İstanbul'da Kozyatağındaki o büyük Carrefour mağazasında beraber müthiş bir imza günü yaşadık, ardından senin arabanla birlikte çok keyifli bir yolculuk yapıp Ankara'ya gittik, ortada Ada Müzik'te gene çok keyifli ortak bir imza ve sohbet günü gerçekleştirdik. 

Veee daha sonra benim o dönemler ikinci evim haline getirdiğim güzelim İzmir'de seninle unutulmaz iki ayrı etkinlik gerçekleştirdik. Önce Buca'da Buca Eğitim Fakültesinin tıka basa tamamen dolu salonunda, salondakiler kadar da insanın dışarda kaldığı bir günde "Nitelikli Müzik, İncelikli Mizah" başlıklı ortak söyleşimiz aynı zamanda bir hayat dersine dönüşüyordu ki, bunu ilerde özel olarak yazacağım. O müthiş söyleşinin ardından bahçede bir imza günü yapmış ve üniversiteli gençlerle sohbet etmiştik. Sonrasında hemen ertesi gün, gene İzmir'de, o dönem Kemeraltında fırtına gibi esen Ercan Kitabevi'nde harika bir imza gününde onlarca İzmirli dostla, okurla, dinleyiciyle muhabbet etmiş, ardından da soluğu keyifli bir yemekte almıştık. Gene İzmir'de Çöyder'in imza günü etkinliğine katıldık. Seninle festivallere, şenliklere de gittik. Bunlardan en unutulmaz anılarla dolu olanı İzmir Torbalı'daki "Yazıbaşı Şenliği" idi, sen orada harika bir konser vermiştin, artık belediye vasfı olmayan Yazıbaşında çok renkli anlar yaşamıştık... Sen benim Moda'dan da komşumdun zaten, Bahariye Caddesinde ve Moda'da yürüyüş yaptığım günlerde kaç kez seninle karşılaşıp, takıldığın Kafe'de, Berber Besim'de ya da Kolombo Kebap'ta muhabbet ettik, dertleştik... Benim müzik dünyasındaki en yakın dostumdun sen... 

2020'de başlayan virüs dönemi, Kadıköy'de yaşayamaz hale geldiğim dairedeki zorlu günler, ardından Kadıköy'ü ve İstanbul'u temelli terk ediş sonrası ben uzaklara düştüm epeydir, seni de göremez oldum son 5-6 yıldır... Ama biliyordum ki Edip abim Moda'dadır... 

Lakin bu dibi çıkmış "Eşkiya Dünya"nın sanki bir kuralıymış gibi sen de tüm iyiler gibi erkenden gidiverdin, ruhun şad olsun can abim, senden ve senin gibi gerçek sanatçı dostlardan o güzelim anlar ve anılar da olmasa hiç çekilir mi bu insanlıktan epeydir uzaklaşmış, adeta bu dünyanın cehennemine dönmüş bu perişan memleket?.. 



EDİP AĞABEYDEN İMZALI BİR PLAK ANISI VE ANISINA BİR KAÇ SATIR...

Sevgili Edip ağabeyle 90'lı yıllarda çok keyifli ortak etkinlikler gerçekleştirmiştik. O dönemde plak şirketlerinden yıllarca yediği kazıklar nedeniyle ne kadar dertli olduğunu da gördüm, aslında konuşmayı çokta sevmeyen Edip ağabeyi Moda'da bürosu gibi kullandığı ortak berberimiz Besim'de fazla konuşmasına gerek kalmayacağı etkinlikler için ikna ettim ve beraber ortak etkinliklere başladık... O az konuştu, CD'lerini, kasetlerini, plaklarını imzaladı, gerektiğinde şarkısını söyledi, böylece imza günleri, söyleşiler, dinletiler, çok renkli etkinlikler yaşadık.

Edip ağabey dünya mütevazisi, samimi, içten bir yürekti, onunla aramızda 12 yaş fark vardı ama sanki hiç yokmuş gibiydi durumumuz, bu süreçte ona, onun adını kullanarak çok çirkin hareketler yapan kimi sahtekar tiyatrocuların hal-i pür melalini de üzülerek gördüm. İlerde yazacağım çok renkli, müthiş anekdotlar da oluştu bu birlikte gerçekleşen etkinliklerde. 

Günümüzün havalı-afralı-tafralı şarkıcılarının çok havalı menajerleri vardır, oysa Edip ağabeyin menajeri sevgili eşi Ayten ablaydı!.. Evet Ayten abla onun menajeri ve her şeyiydi, benim yakın dostluk kurduğum dönemde artık konserleri ve her türlü etkinlikleri için aradığınızda konuştuğunuz kişi o'ydu... Bu da onun bir başka mütevazi farkını gösterir...

Etkinliklerden birinde İzmir'e gittiğimizde onun çok sevdiğim bir plağını da imzalatmak için yanıma almıştım... Çok sevdiğim şarkıları; "Kıymayın Efendiler" ve "Adiloş Bebe'nin yer aldığı bir 45'likti bu. Bu plağın kapağını ona imzalattım. Fotoğrafında da okuyacağınız gibi beni mahçup edecek kadar güzel satırlar yazdı oraya. Sonra an geldi, gazetelerin ona sorduğu sorularda bile bana destek olan yanıtlar verdi, bunlar bizim sanat-edebiyat-yayın camiasında pek görülen şeyler değildir, genellikle yüzünüze gülüp arkanızdan kuyunuzu kazarlar, ben bu yüzünüze ya da yazıyla gerçekleşen övgü durumunu bir de Tarık Dursun K. ağabeyim de fazlasıyla yaşamıştım, oysa ki en yakın arkadaş sandığınız birinin bile aslında ne denli sahtekâr olduğunu an gelir yediğiniz kazıklarla anlarsınız bu ülkede!..

Daha 9 aylıkken yaşadığı çocuk felci yüzünden çok zorlu bir hayatı olan Edip ağabey ise tıpkı göründüğü biriydi, an geldi onun adına sahte konser gecesi düzenleyenleri bile asla afişe etmedi ve anladığım kadar oradaki mağdurların sorunlarını çözdü, bu inceliklere sahip kuşak ne yazık ki artık tarihe karışıyor bu insan malzemesi çürümüş ülkede... Edip Akbayram bu yüzden sadece iyi ve güçlü bir ses, usta bir yorumcu değil bunun çok ötesinde öncelikle "iyi bir insandır", ruhu şad olsun, aileden Alzheimer tehlikesi altında olan biri olarak onu ve benzerlerini ölene dek unutmadan yaşamak ve her fırsatta yaşatmak en büyük dileğimdir...