12 Kasım 2008

DAMDAKİ MİZAHÇI YAZDI...
Bir Kalecinin Günlüğü
Futbol sezonunun giderek ısındığı günlerdeyiz. Futbol topu sektikçe sekiyor. Futboldan başka bir sporla artık pek de ilişkimizin olmadığı yaz aylarında Çin’de yapılan olimpiyatlarda bir kez daha su yüzüne çıktı. Ata sporumuz dediğimiz güreş bile “Hata sporumuz” diyebileceğimiz futbolun çok gerisinde artık…
Tam da ligler ısınırken, geçenlerde damda elime bir “Kalecinin Günlüğü” geçti sevgili Damdaki Mizahçı dostları… Kaleciler beni çok etkiler. Onların yalnızlığı müthiştir. Onlara ayrı bir yakınlık duyarım. Onlar futbolun günah keçisidirler aslında. Defterime not etmişim. Galatasaray’ın eski kalecisi Mondragon, 2006 yılında bir PSV-GS maçı sonrasında şöyle demişti: “Kalecinin hayatı bu, bizim arkamızda sadece kalenin filesi vardır, başka bir şey, başka kimse yoktur!..”
Gerçekten de şimdilerde Almanya’da Daum’un yönettiği FC Köln’ün kalesini koruyan iyi kaleci Mondragon’un da dediği gibi kalecinin arkasında kale direğinden başka bir şey yoktur. O yüzden futbolun en nankör mevkisidir kalecilik. Gelin şimdi elime geçen “Bir Kalecinin Günlüğü”nden seçtiğim bölümleri okuyalım…
12 ŞUBAT…
“ Babamın dediğine göre dünyaya geldiğim anda hemşire beni baş aşağı tutarken, ani bir hareketle sağa atlamaya çalışmışım. Bunun hayatımın ilk planjonu olduğunu o anda bilmiyordum tabii ki… Neye uğradığını şaşıran zavallı hemşire beni düşürmemek için epeyce zorlanmış o anda…”
21 MART
“ Sonra kendimi bilmeye başladığım çocukluk günleri geldi. Mahalle maçlarında herkes forvet mevkiinde oynamak, santrfor olup, gol atmak için can atarken ben kendimi birden bire kalede buldum… Sahi, kimse bana kaleye geç filan demedi. Kaleci olmam için herhangi bir baskı yaşamadım. Kaleye geçmek henüz çocuk yaşta içimden geldi. Evet, içimden geldi… Daha o yaşta içimde bir şeyleri koruma içgüdüsü mü vardı dersiniz?.. Bunu ben bilemem, psikiyatrime sormam gerek… “
16 NİSAN
“ Artık üçüncü ligde kaleciyim. Bugün ilk maçıma çıktım. Kaleme gelen ilk şutu çıkardım. İkinci şutu da çıkardım. Üçüncü şut gol oldu. Kendimi çekirge gibi hissettim bir an kalede. Sonraki dakikalarda birden kaplan kesildim. Uçtukça uçtum. Kale direkleri arasında tarifeli uçak gibiydim. Sayısız gol kurtardım. Ancak maçın son anlarında üst üste 2 gol yedim ve sonuçta bizim takım mağlup oldu. Ama en üzücü olanı o akşam havalara attığım küçük kardeşimi elimden düşürmemdi!..”
25 MAYIS
“ İkinci ligdeyim. Yeni takımımda çok iyi bir defans var. Bana çok az top geliyor. Bazen kalede olduğumu bile unutuyorum. Ama anlayamadığım o kadar az top gelmesine rağmen, sezon sezonunda ligin en çok gol kalecisi nasıl oldum?.. Evet defansımız iyiydi iyi olmasına ama sanırım asıl şanssızlığım kendi kalesine en çok gol atan takımın kalecisi olmamdı...”
7 EYLÜL
“Epeydir Süper ligde oynuyorum. Kaleye ısındım. Direklere doğal gaz bağlattım ne de olsa! Lakin bu ısınma uzun sürmedi. Sorarım size bir kaleci sadece topu mu tutmalı? Bence verdiği sözü de tutmalı. Sevdiğim insana verdiğim sözü tutup bugün kaleyi bıraktım. Lakin keşke bu işi maç sırasında yapmasaydım. Sanırım arkamdan epeyce gol olmuş. Neyse. Anladım ki kale bana göre değil. Ne yani, bu ülkeyi pardon bu süper ligi ben mi kurtarıcam kardeşiiiiiiim!..”
(Cihan Demirci imzalı bu yazı, Koç Topluluğun Bizden Haberler dergisinin, Eylül 2008 sayısında "Damdaki Mizahçı" sayfasında yayınlanmıştır.)

1 yorum:

Serkan dedi ki...

İlginc bir yazı .. tebrikler

Apolitik.Org