Bir güzel insanı, bir güzel gülen insanı, bir yetenekli güzel gülen insanı, sevgili NECATİ ABACI''yı bundan 2 yıl önce 22 Temmuz 2004'te yitirmiştik...
NECATİ ABACI’YI ÖLÜMÜNÜN 2. YILINDA ARTAN BİR ÖZLEMLE ANARKEN…
Sevgili Necati, gidişine hâlâ inanamadığımız dostlardan biri... Gitmiş görünse de aslında bir kuşun uçuşu kadar yakın o hâlâ bize...
Sevgili karikatürcü dostum Necati Abacı, 2004 yılının bana kabus gibi gelen o korkunç Temmuz ayında, aniden gidivermişti aramızdan…Tarih: 22 Temmuz 2004’tü ve sevgili Necati henüz 46’sındaydı… Necati’nin bu erken ve acı kaybı, bize onun sahip olduğu müthiş bir dostluk zincirinin de gücünü gösterdi. Hatta gördük ki, onun fotoğrafçı dostları, karikatürcü dostlarını da solladılar bu sevgi gücünün kullanımında… Ölümünün ardından öylesine yoğun ve öylesine anlamlı bir çabanın içine girdiler ki, “Dostlara, arkadaşlara sahip çıkma” noktasında herkese örnek oldular. Pek çok şehirde açtıkları sergilerle, anma toplantılarıyla ve onun ardından yayınladıkları “NE JANTİ ABİMİZDİN SEN” adlı anma kitabıyla alkışı hak ettiler… Başta Ali Selen ve Merih Akoğul olmak üzere Necati’nin fotoğraf sanatçısı arkadaşlarını vefa örneği çalışmalarından ötürü kutlarken, Necati dostumun sevgili eşi Sabahat’a, oğlu Alican’a da bir kez daha dayanma gücü diliyorum…
Cihan Demirci'nin çizgileriyle sevgili "solak" arkadaşı Necati Abacı...
Sevgili Necati'den bana kalan son fotoğraflardan biri... Tarih: 18 Şubat 2003... Nişantaşı'nda Mahmut Karatoprak'ın resim sergisinin açılış kokteylinde karşı karşıyayız... En soldan sırasıyla; bendeniz, hemen yanımda Cevat Özer, Ercan Akyol, sevgili Necati ve onun hemen arkasında görülen şimdinin Yakabağ'lısı Ferit Avcı dostum... Necati her zamanki güleryüzüyle bakıyor objektife...
Sevgili Necati’yi “Ne Janti Abimizdin Sen” adlı anma kitabına yazdığım yazıyla, ölümünün 2. yılında bir kez daha sevgi ve özlemle anıyorum…
Her daim gülen bir yüzün ardından…
Ah be Necati, bu kadar aniden, bu kadar çabuk, bu kadar 46'sında çekip gider mi hiç insan? Üstelik daha 'Solak Karikatürcüler' sergimizi bile açmaya fırsat bulamadan. Birbirimizin ‘solak’ olduğunu daha birkaç yıl önceki o keyif dolu Hacı Bektaş yolculuğumuz sırasında tesadüfen öğrenmiştik üstelik. Doğrusu ‘solak’ olduğunu da öğrenince daha da çok sevmiştim seni. Ne de olsa var olan çoğunluğun dışında özelliklere sahipti azınlığın sesi olan solaklar. Benim her daim gülen yüzüyle içimi aydınlatan sevgili can arkadaşım, n'oluyor böyle bu dibi çıkmış dünyaya da hep düzgün adamları alıp duruyor aramızdan. Sevgili Cem Kenan'ın kapanmaz boşluğuna bir boşluk da sen ekledin be Necati.
Sevgili Necati Abacı'nın anısına hazırlanan "NE JANTİ ABİMİZİN SEN" adlı kitabın kapağı...
Bu kadar çalışkan, bu kadar üretken, bu kadar denemeci olmak zorunda mıydın şu tembel tenekeler ülkesinde. Annemin acısı dinmeden, kafamdaki beş dikişin sancısı bitmeden Necati'nin acısı eklendi şu acı yüklü yaz günlerime. Aslında 1979’lara gider birbirimizi bilmemiz ama sanırım ilk kez 1981’de tanışmıştık seninle. Ses dergisinin Atmaca mizah ekinde birlikte çalışarak başlamıştı bu dostluk. Karikatürcü olmakla yetinmedin asla. Fotoğraf sanatının geniş imkanlarını da kattın sanatına. Portre çizerliğinde ufuk açan birkaç çizer dosttan biriydin. Sende zaman zaman kızdığım ‘Ya bu kadar da olmaz’ dediğim yanın, aşırı hoşgöründü. Bende o denlisi hiç olamadı ne yazık ki. Daha kimbilir ne denemeler yapacaktın, karikatürün giderek daralmış o kulvarını aşacak ne soluk açıcı yapıtlarla çıkacaktın karşımıza. Seninle her karşılaşmamız bana ekstra bir moral verirdi. Çünkü her daim gülen o yüzün ve sıcak yaklaşımın bir karikatürcüde olması gereken temel özelliklerin, mesleğim adına umutlandırırdı beni. Pozitif bir elektrik yayardın hep çevrene. Seni hep o gülen yüzünle hatırlayacağım sevgili kardeşim, elbet gün gelir bir yerlerde gene görürüm ben, o hep gülen sevgi dolu yüzünü...
Cihan DEMİRCİ 25 Temmuz 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder