29 Mayıs 2024

İZMİR'İN KİTAPÇISI, YAYINCISI, 30 YILLIK BİR DOSTU, ARKADAŞI, KARDEŞİ; ERCAN GÜNAYDIN'I YİTİRDİM!..


... VE "ERCAN"IN DA GİTTİĞİ BU SABAH BİZE "GÜNAYDIN" DEMEDİ!!!!!

... Ve olmadı... Daha iki gün önce hasta yatağında yatarken yaşgününde pozitif dileklerinizi yollayın dediğim arkadaşım, dostum, kardeşim ERCAN GÜNAYDIN da GİTTİ!.. Direndi, direndi, direndi ama hayat dediğin şey bu dünyada çoğunlukla kötülere uzundur, ne yazık ki iyiler hep erken gider!.. İzmir'den iki can dostum; Aydoğan Yavaşlı 17 Mayıs'ta, Ercan Günaydın 29 Mayıs'ta uçup gittiler... Bu sabah telefonu ve bilgisayarı açtığımda öylece kalakaldım... 


Acım büyük, tam da yakınlarına gelip yerleştim, onları artık daha çok göreceğim dediğim bir anda arka arkaya gitmeleri beni daha da kahretti... Ercan ki bana ailemdeki pek çok akrabadan çok daha yakın olmuştur. Rahmetli babam Ercan'ı tanıyamamıştı ama hayırsız bir ağabeyim olduğunu bizzat en yakından bilen biri olarak bana "Aranızda bir yaş olsa da belli ki senin İzmir'de ağabey gibi bir kardeşin var" derdi...

30 yılı bulan çok yakın bir dostluğu ve yakın kardeşliği paylaştığım sevgili Ercan Günaydın arkadaşımla tanışmamın mimarı rahmetli ilk editörüm, danışmanım, sevgili can ağabeyim, rahmetli Tarık Dursun K.'dır. 1990'da ilk kültürel etkinliğini İstanbul Tüyap Kitap Fuarında Tarık Dursun K. ağabeyle yan yana bir imza gününde yapmış bir yazar olarak, o dönem bana yayın dünyasında yol göstericim olmuş Tarık ağabey kitaplarımın artmaya başladığı 1994'te bana; "Senin artık İstanbul dışına çıkman gerekir, başka şehirlere açılmalısın, dolaşmalısın, İzmir'de müthiş iki kardeş var, mizah duygusu yüksek tıpkı senin gibi, onlarla tanışmalısın, onlarla etkinlik yapmalısın" demişti.


1994 sonlarında Aralık ayında önce Ercan'ın kardeşi Gürcan'la İleri Kitabevi'nin Bodrum'daki şubesinde imza günü sayesinde tanıştım, o günkü etkinliğin de asıl mimarı zaten Ercan Günaydın'dı ve Gürcan aralarında sadece bir yaş olan ağabeyini heyecanla anlatmıştı. O etkinlikte Ercan'la telefonda konuştum... Belli ki 1995 yılıyla birlikte İzmir benim kapı komşum olacaktı. 1995'in 20 Mayıs Cumartesi günü Denizli'deki bir etkinlik sonrası İzmir'e geldim. 

İzmir'de İleri Kitabevi'nde gene 30 yıl dostluğunu, ağabeyliğini paylaştığım ama ne yazık ki 17 Mayıs 2024'te erkenden yitirdiğimiz Aydoğan Yavaşlı ile bir imza günü yaptık ve böylece Ercan'la benzersiz dostluğumuz başladı. Aslında herkesle böyle kolay kaynaşamam, arkadaşlığın oluşup güçlenmesi için epeyce zamana ihtiyaç duyarım ama Ercan'la her şey çok hızlı gelişti. 



Müthiş sıcakkanlı, enerjik, neşeli, şakacı, muzip, hayat dolu bir insandı. Ercan'ın eşi sevgili Meltem ve o zamanlar henüz 7 yaşında filan olan sevgili kızı Cansu ile bir aile gibi kaynaştık çok kısa sürede. Hatta o imza gününün gecesinde kalacağım otelin önünde beni bırakmaya hazırlanan Ercan, eşim evde kahve yapmış, istersen muhabbete devam ederiz deyince, tamam dedim ve o muhabbet uzadı, sonrasında oteli de unutup artık benim yıllarca odam haline gelecek olan bir odada kaldım... Oda penceresiz olduğu içim Ercan muzip haliyle her defasında "Hücrene hoş geldin" derdi bana... Bu hücre benim gönüllü girdiğim, mutlu olduğum bir hücreydi. Zamanla kendimi "Günaydın" ailesinin bir ferdi gibi hissettim hep...




Ardından İzmir'de; imza günü, söyleşi, atölye çalışması, kitap fuarları, belediye ve okul etkinlikleri fırtınası yarattığımız bir dönem 1996 yılında Ercan Kitabevinin Kemeraltı'nda açılmasıyla büyük bir hız kazandı ve sürdü. "Ercan Kitabevi"nin açılış gününde dükkanın kapısındaki kurdelayı kesenlerden biri olmak benim için bu uzun ve sağlam dostluğun ilk işaretiydi!.. Yılda en az 8-10 kez İstanbul'dan İzmir'e gelir-gider olmuştum... O kadar çok İzmir'deydim ki artık bazı İzmirliler beni İzmir'de yaşıyor zannediyordu... Henüz 30'lu yaşlardaydım ve gençliğin de verdiği o enerjiyle müthiş bir çalışma temposu yakaladık Ercan'la... 



Kabımıza sığamadık, İzmir yetmedi, Egenin diğer şehirlerine ve ilçelerine açıldık. 1996'da Ercan'ın organizatörlüğünde 9 gün süren bir Ege turu yaptık, amacımız ölümünün 1. yılında bu ülkenin büyük mizah ustası Aziz Nesin'in yaşadıklarını topluma anlatmaktı, turumuzun adı da: "Şiddete Karşı Mizah ve Hoşgörü Turu" idi. Balıkesir Ören'de başlayan bu tur Muğla Marmaris'te bitmişti. Sonrasında Marmaris'teki tüm okullarda etkinlik yaptığım "Marmaris Kitap Şenliği"ni 4 kez gerçekleştirdik. Fethiye'de kitap Şenliği yaptık...


Çocuklara, gençlere yıllarca mizahı, karikatürü anlattık, sevdirdik, ciddi bir nefes tükettik... Üniversiteler, liseler, ortaokul ve ilkokullar, belediye etkinlikleri, kitap fuarları, özel şenlikler... Mersin'de tam bir hafta kalıp, ilkokuldan, ortaokula, liseden üniversiteye kadar Mersin'in en önemli okullarında söyleşiler, atölyeler, imza günleri gerçekleştirdik. İzmir Kitap Fuarına yoğun emekler verdik... 10 yılı aşan bir süreçte Ercan'la yüzlerce etkinlik gerçekleştirdik...



Bu arada Ercan, kendisinin bıyıksız ve sakalsız hali gibi benzer bir fiziğe sahip sevgili kardeşi olan Gürcan Günaydın'ı Çin'deki karanlık bir kazada yitirmesinin ardından çok sarsıldı. Gürcan Çin'de transatlantik tarzı büyük bir gemide aşçılık yapıyordu ve çok erken bir yaşta o gemide asansör boşluğuna düşerek yaşamını yitirmişti. Cenazesinin günlerce gelemediği bu acı olayda havalimanında Gürcan'ın tabutunu beraber sırtladığımızda ona "Ercan, Gürcan benim de kardeşimdi ve yaşıtımdı, bundan sonra aynı yaşta bir kardeşin daha var" diyerek gözyaşları içinde sarılmıştım...


Sonrasında değişmeye başlayan Türkiye ile işler tabii ki daha da zorlaştı, yollarımız iş anlamında ayrı düşse de, arkadaşlık-dostluk anlamında hiçbir şey değişmedi. Ercan kardeşim 2018 yılında önce çok ciddi bir sağlık sorunu geçirdi ve uzun süre hastanede yattı ama güçlü ve pozitif kişiliğiyle bu zorlu süreci aşmayı başardı. Ancak bu süreç sonrasında uzun yıllar çok büyük emekler verdiği yayınevinin yaptığı kabalıkların ardından o yayınevinden istifa edince (Ki o yayınevi bana da uzun yıllar önce yeterince ağır bir ayıp yapmıştı) bir süre dinlendi...


Derken Ercan'la yıllar sonra 2019 yılının sonlarında yeniden kafa kafaya verdik. Ankara kökenli bir yayınevinin İzmir şubesini hayatının semti Kahramanlar'da açan Ercan Günaydın arkadaşım, bu yayınevini bir yayın grubuna dönüştürdü ve onunla ilk adımlarımızı çok uzun yıllardır baskısı bile olmayan 4 eski mizah kitabım ve 3 çocuk kitabımla, 7 kitapla birden 2020 yılının Mart ayı başında Ankara Kitap Fuarında attık ki hayatımız o andan itibaren ne yazık ki şaştı, kaldı!..



Oysa ki Ercan 2020 yılının Mart, Nisan ve Mayıs ayları için çalışma programı yapmaya başlamıştı. Ama karşımıza tüm dünyayı esir alacak, hepimizi evlere kapatacak Korona- Covid-19 virüs belası çıktı. İkinci adım olan Tüyap Bursa Kitap Fuarında ise tamamen istop ettik!.. Kitap Fuarına bir gittim ki, kimsecikler yok, zaten bir süre sonra fuarda iptal edildi. Mart-Nisan-Mayıs aylarında planladığımız 30'dan fazla etkinlik bir anda uçtu gitti ve hepimiz gibi bizler de eve kapandık. Yıllarca gezgin ve seyyah bir hayat yaşadığı için ayakta bu moralle duran beni bu dönem çok kötü vurdu!..



O dönemde 25 yılı devirmiştik bu müthiş tempolu arkadaşlıkta... Bize olağanüstü bir enerji veren, özellikle de çocuklara ve gençlere de ışık saçan o yoğun koşturmalarımızın bıçak gibi kesilmesi tabii adım attığımız yeni bir heyecanı da adım adım yok etti!.. 

Bakın bundan 7-8 yıl önce bazen haftada 5 okula etkinliğe giden bendeniz, şu son 4 yılda sadece nazar boncuğu gibi İzmir'de bir tek okula gidebildim. Haftada 5 okuldan, 4 yılda bir okula!!! Ercan'la kurduğum arkadaşlık ve dostluk sayesinde pek çok güzel insan da tanımış oldum... Yitirdiklerimizi sevgi ve özlemle anıyor, yaşayanlara sağlık diliyorum...
25. yılı geride bırakma anısına 20 Mayıs 2020'de İzmir'de bir araya gelmek ve çeyrek asırlık keyifli anılara dalmayı planlamıştık ama bu niyetimize adına "hayat" dediğimiz ve esiri haline geldiğimiz "vahşi kapitalizm"in yarattığı bu düzen buna izin vermedi ne yazık ki... 


Ama Ercan bu virüs sürecini geçirdiği Kuşadası'ndaki yazlık evinde bile boş durmadı, sürekli kitap üretti, beni de oraya çağırdı. 

Bir haftalığına filan diye gittiğim bu evde bir aydan fazla kaldım o virüs döneminde, o süreçte bile maskeli günler altında, eşi sevgili Meltem'in çok sevdiğim annesi Sevil teyzemin adını taşıyan bir dijital çocuk kütüphanesi açıldı ve açılış gününde bende o kütüphanenin bahçesinde bir karikatür sergisi açtım, çocuklarla bir atölye çalışması yaptık.


Ercan Kuşadası'nda kaldığı süreçte de durmaksızın çocuk kitabı üretti, üretti, üretti ama daha önce yendiği hastalığı ne yazık ki geçen yıl yeniden onu yakaladı ve yeniden çok zorlu bir süreç başladı... Aynı zamanda bir sağlıkçı olan sevgili eşi Meltem onu yaşatmak için insanüstü bir çaba içine girdi. O müthiş pozitif gücüne, o harika mizah duygusuna ve direnme gücüne güç dilemekten başka elimizden pek bir şeyin gelemediği günlerdi yaşanan günler.. Geçen hafta sonuna doğru 3 günlüğüne Alanya'ya gidip Pazar gecesi dönerken aklım hep ondaydı. Pazartesi yaş günüydü ama o yaşam savaşı veriyordu. Henüz 63 yaşındaydı. Geriye 30 yılı bulan bu sıcak dostluktan, arkadaşlıktan müthiş renkli anılar ve yüzlerce fotoğraf kaldı...


İleri Kitabevinin kapısında, imza günü öncesinde çekilmiş 20 Mayıs 1995 tarihli ilk fotoğraf bu yüzden anlamlıdır... Upuzun bir yolculuğun işaret fişeğidir bu!.. Ah be Ercan kardeşim... Bundan sonra işim daha da zor... Güzel insanların erkenden gidişi hiç bitmeyecek belli ki kötülerin elinde oyuncak olmuş, bu dibi çıkmış dünyada, sana da güle güle kardeşim, böyle anlarda hayatın anlamsızlığını daha iyi anlıyor insan!.. Sana da güle güle kardeşim, geriye dopdolu, soluk soluğa yaşanmış bir hayat ve güzelim anılar bıraktık ya, önemli olan da bu zaten!.. Ruhun şad olsun... Meltem'e, Cansu'ya ve Aycan'a ve seni hesap-kitapla değil yürekten seven tüm gerçek dostlarına dayanma gücü diliyorum...

Kardeşin, dostun, arkadaşın CİHAN DEMİRCİ...
(29 Mayıs 2024-Foça)


ERCAN GÜNAYDIN'LI ANILARDAN BİR DEMET... 



































Hiç yorum yok: