04 Kasım 2007

METİN DEMİRHAN
FANTASTİK
DÜNYASINA UÇTU...
Aynı yollardan geçmiş olsak da Metin Demirhan'la birlikte çalışmadık hiç. Aramızda sadece 2 yaş varmış. Çarşaf'tan yetiştiği günlerden tanıdım onu. Bir kaç kez Beyoğlunda ayak üstü sohbetimiz oldu. Pasajdaki film afişleri dolu dükkanına yolum düştü bir kaç kez. Onu henüz 42 yaşında yitirdiğimiz 1 Kasım 2007 tarihinde biz karikatürcü, mizahçı takımının yüzüne bir acı gerçek daha tokat gibi çarptı. Maddi anlamdaki çaresizliğimiz. Televizyona dizi yazıp, yazar ya da yapımcı olarak hayatını kurtaran, ya da dergi sahibi olarak düze çıkan beş-on kişinin dışında kalan yazar-çizer takımı maddi anlamda binbir güçlükle sürdürmekteydi bu ülkede yaşamını... Metin'in herhangi bir sosyal güvencesi olmadan, Yeşil kart çıkartma peşindeyken bu boktan dünyadan yitip gitmesi, yıllardır dam üstlerinde turlayarak, içindeki hüznü dağıtmaya çalışan bendenize de, tokat gibi çarptı doğrusu... Ne de olsa onunla benzer bir güvencesizlik içinde yaşamaktaydım yıllardır... Haybeye mi atmıştım kendimi sanıyorsunuz bu damlara?..
Metin Demirhan arkadaşımız, "Damdaki Mizahçı" adlı kişisel bu blogun da, diğer blogumuz "Mizahhaber"in de iyi takipçilerindendi. Ara ara mail atardı. Fantastik sinema adına yaptığı blogların haberlerini iletmişti kardeş blogumuz Mizahhaber'e bir ara... Onun Giovanni Scognomillo ile birlikte hazırladığı "Erotik Türk Sineması" yayınlandığında ben de epeyce uzun yıllar üzerinde çalıştığım "Araya Parça Giren Yıllar"la uğraşıyordum. Türk sinemasının 1974-1980 arası dönemini bize ilk anlatan sinema yazarı Agah Özgüç ise, sonrasında Metin Demirhan'la, Giovanni Scognomillo'nun ve benim kitaplarımdan başka pek bir kaynak bulamazsınız bu ülkede. Çünkü o yıllar sanki yaşanmamış gibi üstünü örtmüştür Türk insanı...

Sevgili Metin Demirhan da kendine özgü bir dünyanın adamıydı pek çok çizer gibi. Kendi yarattığı o fantastik ve naif dünyanın içinde yaşayan bizlerden biriydi... Yıllarca Beyoğlundaki pasajlarda çıktı karşımıza. Fantastik sinemaya delicesine tutkundu. Onun ayrılığı Zeki Beyner'i getirdi birden aklımıza... Hiçbir sosyal güvencesi hatta ve hatta hiçbir akrabası olmadan bundan 5 yıl önce aramızdan ayrılan Zeki Beyner'i... Zira "DAMDAKİ MİZAHÇI" adlı bu blogta yazdığım "Zeki Beyner" yazısı sonrasında 8 Eylül 2007 tarihinde Metin Demirhan, bana aşağıdaki şu hüzünlü maili yollamış, ben de bu mektubu "Damdaki Mizahçı" da yayınlamıştım...

BOKTAN DÜNYAYA VEDA...

Şöyle diyordu Metin Demirhan o mektubunda:
" Sevgili Cihan Demirci; Beni neredeyse 25 yıl öncesine götürdün. Zeki Abimle beraber... Ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Ne desem bilemiyorum. Zeki Abi geliyor gözümün önüne; önündeki saman kağıda eskiz karalıyor. Uzun uzun... Ve boyuyor onları rengarenk...Ekolinlerle, guajlarla... Sigara içiyor fosur fosur. Sigara tutan eli çenesinde, dirseği masada. Dalmış çizmeye. Sigaradan tüten dumanlar, darmadağınık ve yukarıya dikilmiş saçlarının arasından süzülerek geçiyor. sanki kafası tütüyor Zeki Abimin... Gözgöze geliyoruz ve utangaç bir çocuk gibi başını önüne eğiyor çizmeye devam ediyor... Yazı için çok teşekkür ederim tekrar. Bu boktan dünyada bana mizahın bu eşsiz güzelliğini anımsattığın için de ayrıca teşekkür etmek istiyorum... Selamlar, saygılar... "

Benden de sana selamlar ve saygılar sevgili Metin... Şu boktan dünya filminden umarım çok keyif alacağın, gönlünce bir fantastik filme geçersin oralarda... Kattıkların, yaptıkların, yazdıkların, çizdiklerin için de teşekkürler...

Hiç yorum yok: