18 Ağustos Cumartesi akşam üzeri Büyükada'ya ulaştığımda beni iskele önünde sevgili Mustafa Kıran bekliyordu. Ne de olsa bu etkinlikte bir Büyükadalı olarak evsahibi sayılırdı... Adalar Kültür Derneği'nin düzenlediği etkinliğimiz imza günüyle başlıyor ve önce kitaplarımızı imzalamaya başlıyoruz Büyükadalı dostlara... Doğrusu geçen yıl "Adalar Festivali" için sevgili arkadaşım Semih Poroy'la Büyükada'ya geldiğimizde, "Çokkültürlülük ve Mizah" başlığını taşıyan söyleşimizi vapur iskelesinin üst katında 8-10 kişiye yapabilmiş, pek de keyifli izlenimlerle ayrılmamıştık o festivalden... Bu kez Adalıların bizzat kendi dernekleriyle sahip çıktığı bir etkinlikte olmak çok daha güzel. Akşam 19 ile 21 arasında kitaplarımızı imzalıyor sonra da lafı fazla uzatmadan Mustafa Kıran ve Cihan Demirci olarak söyleşimizi gerçekleştiriyoruz. Büyükada'nın Çınar Meydanında gerçekleşen bu etkinlikte karşımızdaki sandalyeler tamamen dolu, sanırım en az 50-60 kişi var bizi izleyen, belki daha da çok. Hem de hepsi bilinçli gelmiş insanlar. Büyükada'nın bence gerçek sahipleri... Bir ara, yıllar önce Amerika'ya giden Ali Sarıkaya arkadaşım çıkıyor karşıma, 13 yıl orda kaldıktan sonra geçen yıl geri dönmüş meğerse, o da özellikle gelmiş bu etkinliğe. Sonra karikatür camiasından Sabri dostumuzu görüyorum izleyiciler arasında.
Söyleşiyi fazla uzatmadan tadında kesiyoruz çünkü bence gecenin asıl güzel anı, sahneye Candan ve Erdem'in çıkışıyla başlıyor. Haziran ayında İstiklal Kitabevinde gene Mustafa ile gerçekleştirdiğimiz imza gününde ilk kez bizimle birlikte olan Candan ve Erdem bu kez evsahibi sayılır. Çünkü onlar da yaz aylarında Büyükada'da yaşayanlardan. Candan ve Erdem'in birbirinden güzel şarkılarına hep birlikte eşlik etmeye başlıyoruz. Mustafa'nın birbirinden sevimli ikizleri Doruk ve Alp de henüz 4 yaşında gelişmeye başlamış ritm duygularıyla dolanıyorlar etrafımızda... Seçme bir repertuarla, güzel bir nostalji rüzgarı yakalıyoruz Candan ve Erdem'in şarkılarında... Bizi çocukluğumuza, ilk gençlik günlerimize götüren o birbirinden güzel şarkılar ardı ardına geliyor... Biraz bizden, biraz dışarlardan esen bir rüzgarla giderek coşan bir kitle oluşuyor Çınar Meydanında. Hotel California'dan giriyoruz Benimle Oynar Mısın2dan çıkıyoruz konser boyunca... Bir ara hem gitarı hem de vokaliyle Burçin arkadaşımız da katılıyor bu konsere. Akşam 19'da başlayan bu dörtlü etkinlik böylece 4 saat sürerek gecenin 11'i gibi bitiyor... Ben bir kaç arkadaşla gece vapuruna binip Bostancı'ya doğru, yoğun bir sohbet altında yol alırken kulağımda Candan ve Erdem şarkıları yankılanıyor hala...
Akşam saatlerinde Büyükada'ya ulaştığım anlarda, Mustafa ile Çınar Meydanına doğru giderken birden yolun kenarında dalgın bakışlarla oturan bir futbol devi dikkatimi çekiyor. Aslında Büyükada deyince benim aklıma ilk olarak hep o gelir. O ki benim yetişemediğim dönemlerin çok büyük golcüsü: LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS... Sevgili Lefter ağabeyin yanına yanaşıyoruz, ilk kez tanışıyorum, Mustafa bu fotoğrafı çekiyor. Mustafa, ben ve Lefter ağabey, üçümüzün de ortak noktası olan Fenerbahçeyi konuşuyoruz bir süre... Bugünün futbolcularının o oturmamış, o hazımsız, o şımarık hallerini gördükçe gözümüzde daha da büyümesi gereken bir futbol ilahı, yılların verdiği yorgunlukla bakıyor bizlere, onu fazla rahatsız etmeden yolumuza devam ediyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder