16 Ağustos 2018

CİHAN DEMİRCİ'NİN 40. YILI ANISINA YAZDIĞI "70'LERDE ÇOCUK OLMAK" ADLI KİTABI ÜZERİNE BİR YAZI CUMHURİYET-KİTAP EKİ'NDE..


"Damdaki Mizahçı" Cihan Demirci'nin bu yılın Nisan ayı sonlarında, yazar-çizerlik serüvenindeki 40. yılın anısına yayınladığı özel kitabı "70'lerde Çocuk Olmak" üzerine Korhan Gürsel'in yazdığı bir yazı, Cumhuriyet-KİTAP ekinin 16 Ağustos 2018 tarihli 1487. sayısının 9. sayfasında yayınlandı. Derginin sayfasına sığması için kısaltılmış olan bu yazının orijinal halini aşağıda sizlerle paylaşıyor, Korhan Gürsel'e duyarlılığından ötürü teşekkür ediyorum... (C.D.)


70’li yıllara benzersiz

bir yolculuk!


Mizah Edebiyatımızın usta kalemi Cihan Demirci, 2018’de yazar-çizerlik serüvenindeki 40. yılı yaşıyor. 40. yılı anısına yayınladığı 50. kitabı: “70’lerde Çocuk Olmak” ta bizi 70’li yıllara götürüyor ve bugünle zerre kadar ilgisi olmayan 70’lerde samimi, çocuksu, müthiş anılarla ve güçlü bir mizahla dolu, keyifli bir yolculukta gezdiriyor.

KORHAN GÜRSEL

   Cihan Demirci, mizah, çocuk ve gençlik edebiyatına 1978’de ilk yazı ve çizgilerinin yayınlanmasıyla adım atmış, ömrünü adadığı mizahı tüm yönleriyle kucaklamış, hem yazar, hem çizer gözlüğü olan, mizahı teorisi, pratiği ve tarihiyle kaleme dökmüş, kısacası, ömrünü mizaha adamış bir kalem.. Bu uzun soluklu serüvene çok erken bir yaşta çıktığı için 40. yılına henüz 56 yaşında ulaşan Demirci,  kitaplarında hem yazar, hem de çizer olmanın o yorucu avantajını yaşar. Çünkü o yazdıklarında hep iki kişilik bir emek harcar. Kitaplarının büyük bir kısmını okuduğum için söyleyebilirim ki, bu kitaplarda yazdıklarında, çizerliğinden kaynaklanan görsel bir bakış hep vardır. Bunun ötesinde elbet çizgileri de. Cihan Demirci’nin kitapları öyle arasına kitap ayracı konarak, günde şu kadar sayfa okunan kitaplardan değildir. Bu güne dek kitaplarını hep bir solukta okuduğum için biliyorum.

   Mizahımızın bu erken olgunlaşmış, mütevazı ustası 40. emek yılına denk gelen 50. kitabının belli ki çok özel bir kitap olmasını arzu etmiş. 2004 yılında Alzheimer hastalığından yitirdiği annesinin anısına adadığı “70’lerde Çocuk Olmak” adlı ve dönem kitabında, bizi günümüzün hayhuyu içinde artık çok da iyi bilmediğimiz, bilenlerin bile unutur hale geldiği o güzelim 70’li yıllara götürüp, etkileyici anılar ve renkli anekdotlarla benzersiz bir gökkuşağının içinde dolaştırıyor.  

   Cihan Demirci’nin çocukluk ve ilk gençlik anılarından oluşan kitap 1969-1979 yılları arasındaki bir süreci anlatıyor. Ancak bu kitabı sadece bir anı kitabı sanmak da yanlış olur. Çünkü o sevimli, çocuksu, samimi anıların arka planında 70’lerin kendine özgü, günümüze hiç benzemeyen naif yaşamı var. 70’leri yaşamış olup da özleyenler ya da 70’leri hiç bilmeyen gençler için ideal bir başucu kitabı çıkmış sonuçta ortaya.  Günümüzün teknoloji yorgunu çocukları çok hızlı akan, hiperaktif bir çağda, baş döndüren bir koşturmaca içinde yaşarken 70’li yıllardaki çocukların çocukluklarını yaşamaya ne denli geniş zamanları olduğunu kitapta örneklerle görüyoruz.

   Kitapta70’li yılların İstanbul’u ince ayrıntılarla anlatılıyor. Bu anlamda günümüzde her türlü güzelliğini yitirmiş bir İstanbul’da insanın içini sızlatan bir tuhaf bir özlem de oluşuyor. Ama ne yazık ki o İstanbul’dan kalan son izler bile acımasız bir şekilde siliniyor günümüzün betona gömülmüş, rant şehrinde.  Cihan Demirci, kökleri Anadolu’dan gelse de 100 yılı devirmiş İstanbullu bir ailenin çocuğu. Çocukluğu ve ilk gençliği İstanbul’un; Haseki, Fındıkzade, Aksaray, Cağaloğlu, Erenköy, Göztepe, Kadıköy gibi semtlerinde geçmiş. Kendi deyimiyle o daha çocuk yaşta “Tuhaf bir çocukmuş”… Çünkü henüz ilkokul döneminde kendi kendine evde defter sayfalarından mizah dergileri, günlük gazeteler, sanat dergileri, spor dergileri hazırlayan yaşıtlarından epeyce farklı tuhaf bir çocuk. Bunları hazırlıyor ve önce aile fertlerine okutuyor, sonra arkadaşlarına. Lise yıllarına geldiğinde işi büyütüp bu dergileri artık okulda hazırlayıp, sınıf arkadaşlarının ve okulun okumasını sağlıyor. Üstelik hem solak hem de okul hayatı boyunca, o yıllarda hiç “önlük” giymeden okumuş. Bunu kendisi planlamamış. Hep önlüksüz okullara denk gelmiş. İçindeki özgürlükçü yapıda bunun da katkıları olmalı diye düşündüm bu durumunu öğrenince.

   Belli ki çok keyifli, renkli bir çocukluk yaşamış. Çocukluğu Haseki’de, mahalledeki ağaçların tepelerinde, sık sık komşuların topu kestiği mahalle maçlarında, tutku derecesinde okuduğu dönemin çizgi roman, mizah, çocuk, magazin, gençlik dergileri arasında geçivermiş. Yazar-çizerlik tutkusunda çizgi roman kitaplarına ve mizah dergilerine karşı erken yaşta başlayan derin tutkunun büyük payı olduğu kesin. Çocuk yaşta elinden düşürmediği Tom Miks’in Suzi’sine aşık olmuş mesela. Çelik Bilek Teksas’ın Rodi’sini ve Profesör Oklitus’unu pek sevmiş. Konyakçı ve Doktor’u da, elbette Zagor ve Çiko’yu, Kaptan Swing’in sevimli kemik torbası köpeği Puik’i de unutmayalım bu arada…

   Elbette 70’lerde ciddi sıkıntılar da yaşandı ve 70’ler 12 Eylül darbesiyle bitmiş oldu. Cihan Demirci, 1969-1979  yılları arasındaki bir yolculuk içinde geçen kitabında bilinçli bir şekilde 70’lerin güzellikleri içinde dolaştırıyor bizi. Çocukluğunun arka planında anlattığı, 70’lerdeki insani değerlerin ne denli yüksek olduğunu görüyoruz. Yazarın dile olan hakimiyeti ve bir solukta okunan üslubuyla, elinize aldığınız anda bırakamayacağınız bu kitabın içinde, bazı sayfalarında kahkahalarınızı koy veriyor, bazı sayfalarda ise ince bir hüzünle karşılaşıp kala kalıyorsunuz.

   “70’lerde Çocuk Olmak” ta yazar, yıllar önce yitirdiği anne ve babasına da özel bölümler açmış. Bu özel bölümlerde “Bir Eski Zaman Annesi” ve “Bir Eski Zaman Babası” başlıkları altında 70’li yılların anne-baba örneklerinin de günümüz anne-babalarından  epeyce farklı olduğunu  görüyoruz. Ailelerin henüz elindekilerle yetinmeyi bildiği, görgü ve terbiye sahibi olduğu, zenginle-fakirin arasında bu denli bir uçurumun olmadığı, bugünlere göre pek naif yıllar, 70’li yıllar… Bize bu ülkede birileri uzun yıllardır 70’li yılları sadece; anarşi, yokluk, sıkıntı, kuyruk yılları gibi anlattı. Bu tür içeriklerle dolu pek çok film, belgesel yapıldı ama 70’lerin insani yanlarına ne yazık ki çok az değinildi. Cihan Demirci’nin bu anı ve dönem kitabı, bu anlamda başardığı farklılıkla bile ilgiyi ve övgüyü hak ediyor.


   Kitapta insanın içini kaynatan, “Ah o yıllarda olsaydık şimdi” dedirten pek bölüm var. “Size hâlâ İstanbul diyebilir miyim?” başlıklı bölüm kitaptaki en etkileyici bölümlerden. "Çocukluğumuzun en büyük yatırım aracı: Bayramlar” da çok sevimli anılar içeren bölümlerden biri. “Aksaray’ın Dar Yollarında bir Çocuk” yazarın mizah edebiyatımızın büyük ustası Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı keşfettiği dönemi pek güzel anlatmış. “Murat Amca Aile Sineması” ise kitabın insanı çarpan en sinematografik bölümlerinden birini oluşturuyor. Babasının yakın arkadaşı Murat Kun, 70’lerde Yeşilçam sokağında film makinesi tamircisi dükkanı olan bir projeksiyon ustası. Murat amcanın sayesinde çocuk yaşta evin duvarında film izleme keyfiyle tanışan küçük Cihan Demirci’nin sinemaya olan merakı sessiz dönem kahramanlarının 8 mm’lik filmlerini ezberlemesiyle başlamış, yerli komedilerle sürmüş. İnsanın babasının birlikte ava ve balık tutmaya gittiği arkadaşlarından biri Necdet Tosun olursa, hele hele babası İstanbul’un ilk gecekondulaşma bölgesi olan Zeytinburnu’nda bir yandan Edebiyat öğretmenliği yapan ama diğer yandan da yaşamını sürdürmek için yapmadığı iş kalmayan, midesine çok düşkün epeyce renkli biri olursa ve bu baba okulun kütüphanesini oluştururken aynı kitaplardan eve de birer tane getirirse, bu kitaplarda Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi müthiş bir mizah ustasının kitapları olursa, ortaya renkli anlatılar çıkıyor.

   70’li yıllarda çocuk olmak apayrı bir keyifmiş… Çünkü olmaya zaman var henüz!.. Hafta sonları çocukların, geziyorlar, eğleniyorlar, ailece piknik yapıyorlar, bugünkü gibi ağır ama boşa giden bir eğitim sistemi yok henüz ortalarda. Mahalle kavramı, boş arsalar, ağaç tepeleri, piknikler, dağ-tepe- bayır koşup coşmalar, kız-erkek arkadaşlıklarındaki utangaç ve mahçup vaziyetler, renkli bir dede, üç ağaçşör arkadaş ve ardından 70’lerin sonlarına doğru hareketlenen bir dönemde acayip lise yılları, daktilolar, plaklar, kasetler, henüz siyah-beyaz TRT’nin ilk yılları, ilk diziler ve derken 1978’lerde çıkılan Cağaloğlu yokuşunda karikatürle ve mizah yazılarıyla başlayan yazar-çizerlik serüveni...

   Finalde çocukluk semtlerine uzun yıllar sonra bir belgesel çekimi nedeniyle gerçekleşen bir dönüşle ve o semtlerin bugününü anlatan satırlarla biten kâh neşeli, kâh hüzünlü ama samimi bir yolculuk. Kitabın sonunda Cihan Demirci’nin 40 yıllık yazar-çizerlik serüveninde hakkında yazılmış yazılardan yapılmış önemli bir seçki de yer alıyor. Yazar hakkında daha da bilgilenmemizi sağlayan bir seçki. Böylesi bir kitabı bitirdikten sonra insan sormadan edemiyor: “70’lerdeki yüzü Batıya dönük bu güzelim ülke, 2018’de nerelere uçup gitti?..”


70’LERDE ÇOCUK OLMAK
Cihan Demirci
Tarihçi Kitabevi, 2018
240 sayfa, 26 TL.

Hiç yorum yok: