31 Mart 2010

CİHAN DEMİRCİ, "ÇİZİYET"
KARİKATÜRLERİYLE
CUMHURİYET'İN
VAZİYET KÖŞESİNDE...
Sevgili DAMDAKİ MİZAHÇI takipçileri... Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci, 1 Nisan 2010 Perşembe gününden itibaren, Cumhuriyet gazetesinde çizmeye başlıyor... Deniz Som'un "Vaziyet" köşesinde "Çiziyet" başlığı altında haftanın beş günü karikatürlerim yayımlanacak...

Sevgili dostlar; karikatüre henüz adım attığım 80'li yıllarda ve sonrasında günlük gazete karikatürünü günde üç-dört karikatür şeklinde epeyce çizmiştim. Yıllar sonra yeniden gazete karikatürüne bir dönüş oldu benim için. Aslında 2007 yılının Aralık ayında başlayacak olan "ÇİZİYET" adlı karikatür köşesi çeşitli nedenlerden ötürü 1 Nisan 2010'da başlamış oluyor...
Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci'nin ilk karikatürü 1978 yılı Ocak ayında yayımlandı ve 2010 yılında mesleğinde karikatürcü olarak 32, mizah yazarı olarak da 30 yılı geride bıraktı... Yıllar önce de Deniz Som dostumun Vaziyet köşesine "Cihan Demirci'den Laforizmalar" köşesiyle katkıda bulunmuştum. Daha önce Cumhuriyet gazetesinin kültür sayfasında ve Spor ekinde de yazarlık yapmıştım. "Çiziyet" başlığı altındaki karikatürlerim; Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Pazar günleri Cumhuriyet'in "Vaziyet" köşesinde yayımlanacak. Bildiğiniz gibi bu köşede uzun yıllardır sevgili Nuri Kurtcebe usta karikatür çiziyordu, bir görev değişimi oldu...Hayatını çizgiye adamış Kurtcebe ustaya da sevgilerimi iletiyorum, onun harika işçiliğe sahip güzelim çizgi romanlarını epeydir özledik, bekliyoruz...
TED ANKARA
KOLEJİNDEN
CİHAN
DEMİRCİ
GEÇTİ!
Sevgili Damdaki Mizahçı tıklayıcıları, Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci, 29 Mart günü oldukça maceralı bir yolculuktan sonra ulaşabildiği TED Ankara Kolejinde lise öğrencileriyle bir söyleşi gerçekleştirip sonrasında kitaplarını imzaladı ve aynı hızla İstanbul'una döndü!..
Ankara Ted Kolejindeki söyleşi sırasında...

Seller giden bir gece... Sabahın körü saatler... Durmaksızın yağan şiddetli yağmur altında sabaha karşı yola çıkış ve Sabiha Gökçen havalimanındaki uçağı kaçırış...Kaçan uçak sonrasında Ankara'daki söyleşiye arabayla ucu ucuna gidiş...5 saati bulan yolculuk sonrası hem uykusuz hem de epeyce yorgun bir halde hızla yenen bir öğle yemeği ve derken nefes nefese girilen Ankara Ted kolejinin konferans salonu...Kütüphaneler Haftası nedeniyle gerçekleşen bir söyleşi ve imza günü... Böyle bir ortamda yaptım, 29 Mart Pazartesi günü gerçekleşen Ankara Ted Koleji söyleşisini... Salonu dolduran liseli öğrenci arkadaşların karikatür ve mizah üzerine gerçekleştirdiğim, bana ait karikatür örnekleriyle noktaladığım görsel söyleşiye olan ilgisi bendeki tüm olumsuzlukları ve yorgunlukları bir anda alıp götürüyor... Söyleşi sonrasındaki kitap imzasının ardından çevremi saran ve okulda "Ted'li Keyif" adından bir mizah dergisi hazırlayan öğrenci arkadaşlarla keyifli sohbete devam ediyoruz. Bu sohbet konferans salonunda bitmiyor okulun kütüphanesinde, kütüphane müdürü sevgili Kamil beyin (Ki kendisi bir de Eğinli çıktı, anne tarafımın kökleri oradan gelir) odasında devam ediyor. Adeta bir beyin fırtınası gibi vaziyetimiz... Durmaksızın gene yola çıkıyor ve gene seller altında gece vakti İstanbul'a dönüyoruz Tudem Yayınlarından Aydın İleri ile... Aslında Ankara'da kalacaktım, önce iki gün, derken bir gün ama kaçan uçak sonrası karayolundan gidiş ve acayip bir tempo derken biz o temponun esiri olarak kalmadan geri dönüyoruz. Tüm tersliklere, olumsuzluklara rağmen karşınıza pırıl pırıl ve öğrenmeye meraklı liseli gençler çıkınca dediğim gibi tüm yorgunluklar bir anda uçup gidiyor. Teşekkürler arkadaşlar... Ted'li keyif'e devam...

Söyleşi öncesinde yol yorgunluğuyla kendimi sahneye beklerken:)))

Söyleşinin sonunda karikatüre ve mizaha meraklı öğrenci arkadaşlarla sohbetimiz sürüyor. Sevgili Sedat Sever hocamızın, karikatürcü adayı oğlu Yiğit ve arkadaşları Ted'li keyif adlı dergilerini ve çizimleri gösteriyorlar...

Okul dergisine emek veren liseli arkadaşlarla sohbeti koyulaştırıyoruz...

Artık okula veda anı gelmiş... Kütüphaneden ayrılmak üzereyiz... Liseli arkadaşlarımla bir veda pozu oluyor bu... (Fotoğraflar: Aydın İleri)

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ
DAMDAKİ CİHAN DEĞER!
"Geçmiş Zaman Olur ki Damdaki Cihan Değer" adlı nostalji köşemizde bugün sizleri bir kaç fotoğrafla bundan tam 25 yıl önceki Cihan Demirci'ye yani 1985 yılına götüreceğim...
Fotoğrafın tarihi: 25 Ekim 1985... O sıralar önce Türkiye Güzeli seçilen, sonra da Avrupa Güzeli olan henüz Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Neşe Erberk'le GÜMGÜM mizah gazetesi için mizahi bir röportajdayım... Boğaziçi Üniversitesinin öğrenci kantininde Neşe Erberk'le "güzel güzel" konuşuyoruz...
25 Ekim 1985'teki Neşe Erberk röportajından bir an daha... Neşe Erberk'le röportajcısı Cihan Demirci karşılıklı olarak güzel bir bakışma anındalar...:))
Neşe Erberk'e pek çok matrak soru soruyorum... Neşe Erberk henüz bir üniversite öğrencisi ve üst üste gelen güzellik ünvanları onu çok da etkilememiş. Aklımda kalan gayet sıcak, içten bir röportaj oluyor bu fotoğraflar 25 yıl sonra internette gün ışığına çıkıyor... Efendim bu da arkasında Şubat 1985 tarihi yazan bir çalışma mekanı fotoğrafı... Güldürü Üretim Merkezinde günün bir kısmında çizerlik, bir kısmında da yazarlık yaptığım, gümde iki-üç karikatür çizdiğim, dört-beş yazı yazdığım, acayip bir tempoyla çalıştığım dönemler... Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci bugünün gençleri için artık pek de bilinmeyen bir aletle yani DAKTİLOYLA gazete sayfasına girecek mizah yazısını yazıyor... EEEE GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİİİİİ, DAMDAKİ CİHAN DEĞEEEEER!..

28 Mart 2010

CİHAN DEMİRCİ,
29 MART PAZARTESİ
GÜNÜ TED ANKARA
KOLEJİNDE...
Sevgili Damdaki Mizahçı takipçileri...Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci, Kütüphaneler Haftası etkinlikleri kapsamında, 29 Mart Pazartesi günü saat:14'te Ankara'da TED kolejinde, lise ikinci sınıflarla bir karikatür ve mizah söyleşisinde bulunduktan sonra kitaplarını imzalayacak... Sahi bu arada eğer gene bir dakika tersliği olmazsa, 1 Nisan'dan başlayarak günlük karikatür çizimine geri döneceğim... Bu durum 1 Nisan şakası mı, değil mi, 1 Nisan'da birlikte göreceğiz...

20 Mart 2010

TÜRK KARİKATÜRÜ
EN "SESSİZ"
USTASI BÜLENT
DÜZGİT'İ DE
YİTİRDİ!
Turhan Selçuk ustayı yitirmenin acısı içimizdeyken ondan bir hafta sonra Karikatür dünyası en sessiz ustasını da yitiriverdi. BÜLENT DÜZGİT, çizgisiyle konuştu belki de hep... Yıllardır Hürriyet'in orta sayfasında "Bülent Çiziyor" başlığı altında günlük karikatür çizen, Çarşaf dergisindeki unutulmaz çizgilerin ustası, Hürriyet gazetesi çizeri Bülent Düzgit geçirdiği ağır hastalık sonrası, 18 Mart Perşembe günü henüz 63 yaşında dünyaya veda etti... Düzgit'in cenazesi 19 Mart Cuma günü, öğlen namazı sonrasında Fatih Camiinden kalktı...
Kardeş blogumuz MİZAHHABER'de 25 Ağustos 2007 tarihinde hazırladığım dosya "TÜRK KARİKATÜRÜNÜN SESSİZ USTASI: BÜLENT DÜZGİT" adını taşıyordu. Çarşaf dergisi yıllarından beri tanıdığım Bülent Düzgit, tamamıyla kendi dünyasında yaşayan, ortalarda asla gözükmeyen, dünya çapında deseni-çizgisi olan bir karikatür deviydi. Bülent ağabeyle tanışmamız 31 Aralık 1977 günü Çarşaf'a ilk kez karikatür götürdüğüm günlere gider... 2007 yılında hakkında bugüne dek yapılmış en kapsamlı (Bunu söylemek çok acı ama gerçek) o yazıyı hazırlarken ona ulaşmak için sayısız insanı aramış ama gene de ulaşamamıştım. Telekomdan bulabildiğim telefon numarasını da açan yoktu. Hakkında Oğuz Aral'ın Hürriyet'te yazdığı bir yazı dışında ne yazık ki internette de hiçbirşey yoktu. Onu son 2003 yılının 1 Ocak tarihinde Hürriyet gazetesinin verdiği mizah eki için Hürriyet'te pek çok karikatürcü-mizahçı biraraya geldiğimizde görmüştüm. Bülent Düzgit fazla konuşmayı da sevmezdi. Belki de o yüzden hep çizgileriyle konuştu. Çarşaf'ta çizgi öyküler, çizgi romanlar, muhteşem kapaklar, müthiş karikatürler çizmişti. Onu Çarşaf'ta çalışırken izlemek benim için büyük keyifti.

Hürriyet gazetesinin diğer çizeri Latif Demirci, ölümü ardından Bülent Düzgit hakkında şunları söyledi; "Bülent Düzgit mesleğe ilk başladığım yıllarda çizgisine, bileğine çok hayran olduğum bir isimdi. Ben Gırgır'da mesleğe adım attığımda o da Çarşaf'ta çalışıyordu. Çok ağır bir hastalık geçirmesine rağmen, tedavi süresince karikatürden kopmadan, karikatüre tutunarak çizgilerini sürdürdü. Tanıdığım karikatüristler içinde en naif esprileri yapan çizerlerden biriydi. Kimseyi incitmeden kırmadan söylemek istediklerini söylerdi."
1947 doğumlu Bülent Düzgit henüz 63 yaşındaydı ama uzun yıllardır sağlık sorunları yaşıyordu. Bu haberi hazırlarken konuştuğum Çarşaf yıllarından eski çalışma arkadaşı Bülent Arabacıoğlu, Düzgit'in çok büyük çizgi bir ustası olduğunu ama kendi dünyasından pek çıkmadığı için bu ustalığın son yıllarda pek bilinemediğini belirtti. 19 Mart Cuma günü karikatürcü arkadaşlarıyla birlikte Fatih Camiinden sessizce uğurladık sevgili "DOKTOR"u... Sahi, Arkadaşları ona ciddi görüntüsünden ötürü "Doktor" derlerdi... Böylece zaten yeterince hastası olan karikatürümüz doktorsuz da kalmış oldu... Karikatürümüzün kendi dünyasından asla çıkmamış, bir ömrü annesiyle yapayalnız geçirmiş, kendini sadece çizmeye vermiş bu en naif ve büyük ustasını sevgiyle anıyor, o sessiz ruhu şad olsun diyorum...
CİHAN DEMİRCİ
----------------------------------------------------------------
25 Ağustos 2007 tarihinde Cihan Demirci'nin hazırladığı "TÜRK KARİKATÜRÜNÜN SESSİZ USTASI: BÜLENT DÜZGİT" dosyası için aşağıdaki linke TIKLAYINIZ: http://mizahhaber.blogspot.com/2007/08/trk-karikatrnn-sessiz-ustasi-blent.html
ESKİ ÇALIŞMA ARKADAŞI VE ADAŞI BÜLENT ARABACIOĞLU'NUN KALEMİNDEN BÜLENT DÜZGİT YAZISINI OKUMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYINIZ: http://mizahhaber.blogspot.com/2010/03/eski-calisma-arkadasi-ve-adasi-bulent.html

BÜLENT DÜZGİT'İN
CENAZESİNDEN
FOTOĞRAFLAR...

Annesi Zeliha Düzgit, bir ömrü son anına dek hep birlikte geçirdiği sevgili oğlu Bülent Düzgit'in acısı içersinde...

Üç eski çalışma arkadaşı Bülent Düzgit'i uğurluyor... Soldan sağa: Öznur Kalender, Kandemir Konduk ve Cihan Demirci

Atay Sözer, Metin Üstündağ, Semih Poroy, Cihan Demirci, Musa Kart ve Mustafa Kıraç Fatih Camii'nin avlusunda...

Yıllar sonra, tam 28 yıl sonra karşılaştığım çizer kardeşim Ogan Kandemiroğlu ile birlikte (en solda)... En sağda Akdağ Saydut... Mustafa Kıraç, Öznur Kalender, Cihan Demirci, Musa Kart, Metin Üstündağ, Şinasi Gümüşel, ........ Celal Kandemiroğlu, Atay Sözer, Cihan Demirci ve Ogan Kandemiroğlu...
Cihan Demirci, Metin Üstündağ, Mustafa Kıraç, Atay Sözer, Erdoğan Bozok, Semih Poroy ve Akdağ Saydut...

15 Mart 2010

AKDENİZ
ÜNİVERSİTESİ TIP
FAKÜLTESİNDE
CİHAN DEMİRCİ
SÖYLEŞİSİ...
12 Mart Cuma günü, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinin davetlisi olarak Antalya'daydım. 14 Mart Tıp bayramı kapsamında Tıp Fakültesi Hastanesinin Mor Salonunda gerçekleşen "Akla Ziyan Bir Ülkede Yaşamak" başlıklı bu "sağlıklı" söyleşide bir Türkiye check-up'ı yapmaya çalıştım...
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde gerçekleşen söyleşi sonrasında Cihan Demirci bu söyleşinin mimarlarıyla... Soldan sağa; Prof. Dr. Akın Yıldız, Cihan Demirci ve Tuncer Çetinkaya...

12 Mart 2010 Cuma... Bir gün önce aldığım Turhan Selçuk'un kaybı haberi zaten son dönemlerde pek kalmayan neşemi epeyce alıp iyice uzaklara götürmüş... Son anda iptal edemeyeceğim bir söyleşi beni Antalya'da bekliyor... Aslında gideceğim yer de Tıp Fakültesi... Gene yollardayım... Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde gerçekleşecek mizah söyleşisinde akla ziyan ülkemle ilgili sağlık dolu bir söyleşi yapacağım... Tahmin edeceğiniz gibi sağlık dolu ama sağlıksız olacak bu söyleşi...Çünkü söyleşide de altını çizdiğim gibi herşeyin tersine işlediği bir ülkeye düştü ömrümüz... Hayata tersten geldiğimiz ama sonrasında bir türlü düzelip doğrulamadığımız bu ülkede ömür boyu her şeye tersten bakıyoruz. Bu yüzden hayata tersten bakma sanatı olan mizah bu ülkede sanıldığı gibi kolay değil, çok zor bir iştir... Herşeyin tersine işlediği bir ülkede sizin hayata tersten bakmanızın hiçbir anlamı ve önemi yoktur zira... Bu söyleşiye önayak olan, benim de yazarı olduğum Modern Zamanlar sinema dergisinin yayın yönetmeni, resim öğretmeni arkadaşım Tuncer Çetinkaya ile bu söyleşiyi gerçekleştiren Tıp Fakültesinden Prof. Dr. Akın Yıldız'a buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Fakülte dekanının da incelik göstererek izlediği söyleşinin saati, başka etkinliklerle çakışınca biraz geç başladı ama sonuçta salonu Tıp fakültesi çalışanlarıyla, öğrenciler bir şekilde doldurdular... Bir-kiiii-üç "TIP" dedik ama SUSMADIK sonuçta, konuştuk, araya bir kaç fıkra sıkıştırdık, tıp bayramı öncesi bir ülke check-up'ı yaptık Antalya'da... İşin acı gerçeği şu ki, akla ziyan ülkemizde doktor olmak, sağlıklı olmak zor ama HASTA OLMAK ÇOK KOLAYDIR... O halde siz kalın (kalabilirseniz!!!) öncelikle akıl sağlığınızla...

CİHAN DEMİRCİ'NİN
ÇİZGİSİYLE
TURHAN SELÇUK USTA...

ÇİZGİNİN
ALTINI ÇİZEN
BİR BÜYÜK
USTANIN
ARDINDAN...

Çizginin gücünü gösteren, çizginin altını gerçek anlamda çizen bir büyük karikatür ustasını Turhan Selçuk ağabeyi 88 yaşında yitirdik... Türk ve Dünya karikatürünün bu "duayen" ustası, bizlere geride karikatürün bir çizgi ve muhalefet etme sanatı olduğuna dair derin izler bıraktı... Antalya'da Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesindeki söyleşim nedeniyle o saatlerde Antalya'dan dönüş yolunda olduğumdan Cumhuriyet gazetesinde yapılan törene ne yazık ki katılamadım, Antalya'dan Cumartesi gecesi İstanbul'a epeyce yorgun ve sağlıksız bir halde dönünce Hacıbektaş'taki cenaze törenine de gidemedim...

İşin gerçeği şu ki; yaşayan en büyük ustasını yitirdi 11 Mart sabaha karşı Türk karikatürü... Dünya karikatürü adına da çok önemli bir kayıptı Turhan Selçuk ustanın ölümü. 1922 Milas doğumlu usta, Cumhuriyet'ten bile bir yaş büyüktü. Ömrü boyunca doğru bildiklerinden ödün vermeden, eğilip, bükülmeden çizginin gücünü gösterdi görebilen gözlere... Karikatürün öncelikle bir "çizgi sanatı" olduğunun altı ondan önceki dönemde bu denli keskin bir şekilde çizilmemişti. Cemil Cem'le hayat bulan Türk karikatürü, Cemal Nadir'le başlayan bir süreçte çizginin gücünü keşfetmişti. Ancak Cemal Nadir'in 45 gibi çok erken yaşta dünyaya veda etmesi üzerine yarım kalan çizginin gücü macerası, 50'li yıllardan başlayarak Turhan Selçuk ve onun kuşağından gelen çizerlerce devam ettirildi. Bu devam ettirilme aşamasında Turhan Selçuk, çizginin altını kalın bir çizgiyle çizerek kendi kuşağındaki bütün çizerlerden daha öne çıktı. Karikatürün öncelikle çizgiye ve çizgi gücüne dayalı bir sanat olduğunu ama bunun mizah denen o müthiş güzellikle bütünleştiğinde en doruk noktasına ulaşacağını gösterdi Turhan Selçuk bizlere...Çizginin gücüne, mizahın muhalif gücünü ekleyen Turhan Selçuk, az çizgiyle çok söz söylemenin ustası oldu. Onu ve ardından gelen ustaları örnek alan bir kuşak karikatürde çizginin ve mizahın gücüne önem verdi. Turhan Selçuk, çizginin önde olduğu, esprinin hemen ardından ona koşturduğu bir büyük maratonda, olmazsa olmaz olan "muhalif tavrı" hiçbir zaman eksik bırakmadı. Bu anlamda pek çok riski, tehlikeyi göze alarak cesurca, yürekli bir çizer oldu ömrü boyunca. Karikatürün bir çizgi sanatı olduğu kadar bir eleştiri sanatı olduğunun da fazlasıyla hakkını verdi. Son dönemde yaşanan korkunç vaziyet ve 1923 Cumhuriyetini sıfırlayan aşağılık süreç olmasaydı, şüphesiz Selçuk usta 90'lı yaşlarında da üreterek aramızda olacaktı. Ancak düzgün, yürekli ve duyarlı insanlar böylesi anlarda varolan bir halta yaramaz çoğunluktan çok daha fazla üzülürler, bu üzüntü sizi bu dünyadan daha erken alabilir... "Eski" bir Türkiye'nin her türlü ayak oyunuyla kurulmakta olduğu şu günlerde dimdik gidiverdi Turhan usta...Dimdik yaşadı, onurlu ve yürekli bir kalem olarak yapacaklarını yapmanın rahatlığı içinde o Hacıbektaş'ta şimdi... Can'ların yanında ömrünü çizginin altını çizmeye adamış bir güzel can... SELAM OLSUN SANA; HAYAT ÇİZGİMİZİN BÜYÜK USTASI SEVGİLİ TURHAN AĞABEY...
Cihan Demirci
DAMDAKİ MİZAHÇI

------------------------------------------------------------

YAZININ SOL ÜST KÖŞESİNDEKİ

TURHAN SELÇUK PORTESİ:

HALİL İ. YILDIRIM