Hava buz, dışarda inceden tutmayacak bir kar yağıyor... Gecenin 12'sini geçmiş saat... İçimde bir sıkıntı... Telefon çalıyor... Bu saatte gelen telefonlar tekin değildir bilirim... Elim zor gidiyor... İzmir'den Ercan Günaydın kardeşim arıyor... Sesi donuk... "Dinçer Sezgin'i de kaybettik Cihan" diyor... Bir değer daha gidiyor şu değersiz dünyadan...
Aklıma ilk tanıştığımız 1994 yılının Aralık ayı düşüyor...16 yıl öncesi... Bodrum'da İleri Kitabevinde ortak imza gününde ilk kez biraraya gelmiştim Dinçer ağabeyle... Gerçek bir ağabey oldu hep...İzmir'e ne zaman yolum düşse, onu görmeden, onunla üç beş çift laf etmeden dönmedim... Bana hep yol gösterdi. Mizah anlayışımı çok severdi ama bir eleştirisi vardı. Derdi ki: "Oğlum, kitaplarında çok fazla malzeme var, senin bir kitabından en az 3 kitap çıkar, elindeki malzemeyi böl, böylece daha çok kitap ortaya çıkar, hem bunu neden dediğimi ilerde anlarsın..." O hep böyle dedi ama ben şu malzemeyi bölmeyi bir türlü öğrenemedim... Bodrum'da 16 yıl önce başlayan dostluğumuzda o gün 4 kişiydik biz... Sevgili Gürcan Günaydın geçen yıl Ağustos'ta erkenden gitti... Şimdi ise Dinçer Sezgin... Geriye Aydoğan Yavaşlı ile ben kaldım bu dörtlüden... Hayat acımasız... Dinler dışı bir insan olduğum için her ölüm sonrası şuna üzülürüm hep... Neye üzüldüğümü anlatmak için zamanında şu kısacık Cihan Demirci şiirini bile yazdım:
ANLAMA ŞİİRİ
Hep birşeyleri anlamaya çalışarak
Yaşayan insan
Oysa an gelecek
Öldüğünü bile
Anlayamayacaksın...
O zaman
Boşver be
Bazı şeyleri de
Yaşarken anlama!
Cihan Demirci (2004)
-------------------------------
...
Yüreğinde çok bildik bir hüzün
Gecede nihavent bir yalnızlık
Örtmüş kentin üstünü
Ezan kokan bir karanlık
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder