Evrensel Kültür dergisi sıkça mizahla ilgili dosyalar hazırlayan bir dergi. Geçtiğimiz aylarda Nasreddin Hoca dosyası yapmışlardı örneğin. Evrensel Kültür dergisi Eylül ayında yayınlanan 201. sayısında gene bir mizah dosyasına yer verdi. Kapak tasarımını Özcan Yaman'ın yaptığı bu sayıda; Ali Şimşek, Ayşe Duygu Şarman, Muzaffer İzgü, Yücel Sarpdere, Levent Cantek, Cihan Demirci’nin yazılarıyla katıldığı dosya; Aziz Nesin’in “ciddi” bir iş dediği mizahın gülme güldürme biçimlerini tartışmaya açtı. Evrensel Kültür’ün “Neye güleriz neden güleriz? Mizah ve mesaj” başlığını taşıyan dosyasındaki 3 soruya verdiğim yanıtları aşağıda bulacaksınız...
EVRENSEL KÜLTÜR DERGİSİNİN SORUŞTURMA SORULARINA CİHAN DEMİRCİ’NİN YANITLARI
1- Sizce Türkiye'de mizah anlayışının zaman içinde değişen başlıca özellikleri neler olmuştur?
2- Zaman içinde hiç değişmeyen ve kalıcı olan özellikler nelerdir?
- Mizah anlayışımız gerçekten epeyce değişmiş gibi gözükse de, muhalif mizah yerlerde gezse de Türk insanının mizah algısında eskiden gelen bir damar hala sürüyor. Nedir bu damar? Basit esprileri, fazla zeka gerektirmeyen kabalıkları ve saçmalıkları mizah sanıp gülmek. Eskiden en azından bunun ayrımını bilen bir kitle vardı. Bu kitle epeyce yok oldu ortadan. Hem böyle kaba-saba gülmek hem de fazlaca gülmeye, kahkahanın dozunun artmasına hala kötü gözle bakmak bundan sonra daha da kalıcı olacak gibi gözüküyor. Ağlayan biri görürsek hemen yanına gidip teselli eder, hatta “Ağla ağla açılırsın” deriz ama gülen biri hele hele kahkaha krizine girerek gülen birini gördü mü “Deli mi ne?” damgasını anında yapıştırırız. “Ağır ol da molla desinler” toplumu olduğumuz ve sıradan bir Ortadoğu ülkesine dönüştüğümüz için artık bu durum daha da arttı ve daha da artacak. Bu nedenle Ilımlı(!) İslam kendi ılımlı, suya-sabuna dokunmayan mizahçısını bile yetiştirmeye başladı bile. Ama dini bir diktayla mizahın bir arada gitmeyeceğini birileri bu arkadaşlara söylemeli. Mizah bağnazlıkla, tutuculukla bir arada gitmez. Mizah tam tersine bunları eleştirmek için vardır. Zekaya dayalı mizah kitaplarının artık satılmadığı, bu tür komedi dizilerinin çekimine bile izin verilmeyen tamamen stand-up mizahının egemenliğine girmiş bir ülkede giderek kalıcı olan şey, esprinin kabalaşması, maganda düzeyinde bir espri anlayışının halk tarafından daha fazla benimsenmesi. Tabii medyanın ve rezil eğitim sistemimizin bu anlamda çok büyük günahı var. Bu günahlar da pek değişmiyor ve kalıcı oluyor. Ama en kalıcı ve değişmeyen şey, bu ülkede her şeyin tersine işlemesidir. Zaten bu topraklarda mizahın kalitesine en çok zarar veren şey de bu tersine işleme durumudur. Çünkü bu topraklarda ne de olsa yanlış olan hep
doğrudur…
doğrudur…
3- Muhalif mizahın bugününü nasıl buluyorsunuz?...
- Bulamıyorum, çünkü yandı bitti kül oldu, yaka yaka yok ettiğimiz ormanlarımız gibi… İlk soruda da yanıtlamaya çalışmıştım. Son 15 yıldır, mizahın muhalif tavrının yok olmaya doğru gittiğini yazan söyleyen bir yazar-çizerim. Uyarılarımızın gerçek çıkması gibi tatsız bir durumu yaşıyorum. 90’lı yılların ortasında başlayan bir kırılmayla bu ülke muhalif mizahı elinin tersiyle uzaklara fırlattı. Güce ve iktidara tapan, mizahı daha fazla zengin olmak için yapan bir stand-upçı mantığı ülke mizahına egemen oldu. Bu da iktidarların işine geldiği için bu tür bir mizahı palazlandırıp, trilyonlara boğdular. Bugün kalan son birkaç muhalif mizahçı da göçüp gittiğinde acaba muhaliflik adına geride ne kalacak? Başbakanın açtığı davalara bakıp da genel anlamda muhalif bir mizah var sanmayalım. Sadece mizah adına ayıp olmasın diyen üç-beş mizahçı ve dergi kaldı bu anlamda. Zaten artık buna izin de yok. Geçen yıl, “RTE Garantili Fıkralar” adlı özgün politik fıkra kitabımın başına gelenler bana bu gerçeği bir kez daha gösterdi. Politik fıkralardan oluştuğu için kitabımı bastıracak yayınevini zorlukla buldum ve kitabı basan yayınevi, birinci basım sonunda adeta kitabı yok etti ve kitap derdest edilip ortadan kayboldu. Bugüne dek yayınlanan 33 kitabım içinde adeta hayalet bir kitap oldu. Acıdır en üretken çağımızdayız ve muhalif mizahı şimdilik biraz olsun internetteki bloglarımızda yapabiliyoruz. Ortada bu anlamda ne dergi var, ne gazete var ne de televizyon var. Bu konuda çok uğraşmış biri olarak söylüyorum bunları. İnternette de ne kadar sürer soru işareti… Yani bu alanda da erişim engelli aslında olmamız an meselesi. Her anlamda muhalefetin olmadığı, tüm kurumlarıyla ve en kötüsü insan malzemesiyle böylesine çökmüş bir ülkede, sonuçta gün gelir muhalif mizah da sessizce yok olur ve yok edilir, bugünün dinci bir faşizme teslim olmuş Türkiye'sinde yaşanan durum da kısaca budur…
- Bulamıyorum, çünkü yandı bitti kül oldu, yaka yaka yok ettiğimiz ormanlarımız gibi… İlk soruda da yanıtlamaya çalışmıştım. Son 15 yıldır, mizahın muhalif tavrının yok olmaya doğru gittiğini yazan söyleyen bir yazar-çizerim. Uyarılarımızın gerçek çıkması gibi tatsız bir durumu yaşıyorum. 90’lı yılların ortasında başlayan bir kırılmayla bu ülke muhalif mizahı elinin tersiyle uzaklara fırlattı. Güce ve iktidara tapan, mizahı daha fazla zengin olmak için yapan bir stand-upçı mantığı ülke mizahına egemen oldu. Bu da iktidarların işine geldiği için bu tür bir mizahı palazlandırıp, trilyonlara boğdular. Bugün kalan son birkaç muhalif mizahçı da göçüp gittiğinde acaba muhaliflik adına geride ne kalacak? Başbakanın açtığı davalara bakıp da genel anlamda muhalif bir mizah var sanmayalım. Sadece mizah adına ayıp olmasın diyen üç-beş mizahçı ve dergi kaldı bu anlamda. Zaten artık buna izin de yok. Geçen yıl, “RTE Garantili Fıkralar” adlı özgün politik fıkra kitabımın başına gelenler bana bu gerçeği bir kez daha gösterdi. Politik fıkralardan oluştuğu için kitabımı bastıracak yayınevini zorlukla buldum ve kitabı basan yayınevi, birinci basım sonunda adeta kitabı yok etti ve kitap derdest edilip ortadan kayboldu. Bugüne dek yayınlanan 33 kitabım içinde adeta hayalet bir kitap oldu. Acıdır en üretken çağımızdayız ve muhalif mizahı şimdilik biraz olsun internetteki bloglarımızda yapabiliyoruz. Ortada bu anlamda ne dergi var, ne gazete var ne de televizyon var. Bu konuda çok uğraşmış biri olarak söylüyorum bunları. İnternette de ne kadar sürer soru işareti… Yani bu alanda da erişim engelli aslında olmamız an meselesi. Her anlamda muhalefetin olmadığı, tüm kurumlarıyla ve en kötüsü insan malzemesiyle böylesine çökmüş bir ülkede, sonuçta gün gelir muhalif mizah da sessizce yok olur ve yok edilir, bugünün dinci bir faşizme teslim olmuş Türkiye'sinde yaşanan durum da kısaca budur…
1 yorum:
Yazınızı dikkatle okudum ve tamamen katılıyorum.Şu anda işini doğru yapan yazan ve çizen mizahçılarımıza başarılar dilerken yeni yetişen yazar ve çizer kardeşlerimin bu konuda çok hassas olmalarını arzu ediyorum.
Değerli öğretmenim merhum Oğuz Aral'ın dediği gibi.( OKUYUN ) Bana (Gogol'un Müfettişi)ni tavsiye etmişti.
Ancak bu şekilde mizahta sağlam bir bakış,sağlam bir yol izleyebiliriz.
Değerli mizah adamı Cihan Demirci kardeşime sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Yorum Gönder