DAMDAKİ
MİZAHÇI
CİHAN
DEMİRCİ
5. KARABURUN
ŞENLİĞİNDE...
Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci, bu yıl 7-10 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen 5. Karaburun Şenliğinde, 9 Ağustos Cumartesi günü "KARİKATÜR VE TOPLUM" başlıklı söyleşiye katılıp, sonrasında kitaplarını imzaladı...
İzmir'in insanda terapi etkisi yaratan, muhteşem ilçesi Karaburun'da, İstanbul'un tüm dam üstü gerginliklerini üzerinden atmış görünen bir Damdaki Mizahçı...
8 Ağustos 2008 Cuma sabahı, sevgili Kamil Masaracı dostumla Yeşilköy havalimanında buluştuk. Kamil'le bu yıl aynı havalimanında Alanya ve Ölüdeniz yolculukları içinde buluşmuştuk. Bu kez İzmir'e gidiyorduk. Ordan da yolumuz Karaburun'a uzanacaktı. Üstelik zamanımız daha azdı. Sadece 2 gün, hatta 1.5 günlük bir yolculuktu... Yıllardır gitmeye niyetlendiğim ama bir türlü gitmek kısmet olmayan İzmir'in Ege denizindeki en uç noktası olan Karaburun bizi şenliğe bekliyordu...
"Karikatür ve Toplum" başlıklı söyleşi sonunda Karaburun belediye başkanı Serdar Yasa bizi süpürge sahibi yapıyor!..Eee karikatürcü dediğin süpürür ne de olsa!..
Karaburun, İzmir'in en bakir, en doğal, en sakin ilçelerinin başında geliyor, hatta belki de en başında. Bu yıl 5. kez yapılan Karaburun Şenliği belediye başkanı Serdar Yasa'nın göreve başladığı 2004 yılından beri sürüyor. Şenliğin düzenlenmesine yazar Gökhan Akçura da yardımcı oluyor. Çağdaş, aydınlık yüzlü bir Ege ilçesi olan Karaburun, bu yıl 7-10 Ağustos 2008 tarihleri arasında gerçekleşen 5. Karaburun Şenliğini dolu dolu yaşadı. Şenlikte birbirinden keyifli ve coşkulu konserler vardı. Türk-Yunan dostluk konseriyle başlayan konserli geceler Muammer Ketençoğlu, Baba Zula ile sürüp Moğollar'la son buldu. Biz Cuma ve Cumartesi geceleri orada olabildiğimizden sadece Muammer Ketençoğlu ve Baba Zula konserlerini izleyebildik. İki konserde çok coşkulu geçti. Bu iki ekipte müziklerini yakından takip ettiğim ekiplerdi doğrusu. Muammer Ketençoğlu'nun çıktığı gün aldığım harika CD'si "İZMİR HATIRASI" konserinde başlığını oluşturuyordu. Şarkıların çoğu bu son CD'dendi. İzmir'e ait eski rum, musevi şarkılarıyla, Ege türküleri içiçe geçmiş, büyülü bir atmosfer oluşmuştu Karaburunda... 9 Ağustos Cumartesi gecesi gerçekleşen Baba Zula konserinde ise kalabalık ve coşku adeta doruğa çıktı. Sahne hakimiyeti ve kendine özgü tarzıyla Baba Zula ekibi Nergis Çay Bahçesini dolduran kalabalığı adeta mest etti, kendinden geçirdi...
"Karikatür ve Toplum" başlıklı söyleşi sırasında soldan sağa; Cihan Demirci, Kamil Masaracı, Serdar Kızık ve Eray Özbek görülüyor..
5. Karaburun Şenliğinde 9 Ağustos Cumartesi günü, saat 16-18 arasında "Karikatür ve Toplum" başlıklı söyleşimiz gerçekleştirildi. Bütün etkinliklerin düzenlendiği o sevimli Nergis Çay Bahçesi bu söyleşiye de evsahipliği yaptı. Cumhuriyet gazetesi İzmir temsilcisi, Egenin deneyimli gazetecisi Serdar Kızık dostumuzun yönettiği söyleşiye; İzmir'den duayen karikatürcü dostumuz Eray Özbek ile İstanbul'dan Kamil Masaracı ve bendeniz Cihan Demirci konuşmacı olarak katıldılar.
ŞEYH BEDRETTİN'İN İZİNDE...
Karaburunluların Nergis çay bahçesini doldurduğu söyleşiyi yöneten ve yakın bir zaman sonra tamamen Karaburunlu olacak gözüken Serdar Kızık karikatürün oldukça tehlikeli bir iş olduğunu söyleyerek, çeşitli örneklerle konuşmacılara söz verdi. İzmir'in en duayen ustası olan karikatürcü Eray Özbek, mesleki bilgi ve deneyimlerinden yola çıkarak karikatür ve toplum ilişkisi üzerine görüşlerini ilettikten sonra, sözü ben aldım... Öncelikle yasaların artık işlemediği, adeta suyunun çıktığı böylesi yasa tanımaz bir ülkede soyadı "Yasa" olan aydınlık yüzlü bir belediye başkanıyla karşılaşmanın mutluluğuna değindim. Karaburun'da ŞEYH BEDRETTİN ve BÖRKLÜCE MUSTAFA'dan kalan izlerin önemini vurguladım. Nazım Hikmet'in "Şeyh Bedrettin Destanı"yla kendisinden haberdar olduğumuz Osmanlı düşünürü-alimi Şeyh Bedrettin ve Karaburunlu müriti Börklüce Mustafa aslında Osmanlı'da "isyan"ın sesi olmuşlar... Karikatür de bir yerde isyanın sesidir sonuçta.. Dinler arasında fark olmadığını söyleyen, eşitlik, kardeşlik öğretisini savunan Şeyh Bedrettin, toprak reformunu bu topraklarda dillendirmenin ilk sesi olmuş... Yoksul halkla güçbirliği yapan bu cesur adam, Sosyalizmin öncü kuvveti gibi yaşamış 15. yüzyılın Osmanlısında... Konuşmamda karikatürün ülkemizdeki tarihi yolculuğuna kısaca değinip, Türk toplumundaki tersliklere bu tersliklerin ve tersine işleyen toplum yapısının karikatürü ve mizahı fena halde sollamasına dikkat çektim. Karikatürün ve mizahın son yıllarda ne denli geriye düştüğünü örneklerle anlattım. 2. Meşrutiyetin yani 1908'in 100. yılında olduğumuz anımsattım ve bundan 100 yıl önce karikatürün yaşadığı özgürlük ortamının 100. yılında karikatürün yaşadığı sansüre ve baskıya değindim. Karaburun'a yıllardır gelen, bu söyleşinin gerçekleşmesine de mimarlık eden Cumhuriyet çizeri arkadaşım Kamil Masaracı ise konuşmasında özellikle Karaburun'un yakında kazanacağı "Karikatürlü Ev"in altını çizdi. Karaburun ilçesi, Kamil Masaracı'nın önerisi ve belediye başkanı Serdar Yasa'nın desteği ile çok yakın zamanda bir karikatür evi kazanmak üzere. Bu ev karikatürün yanı sıra diğer sanatlarla da ilişkili olacak. Kamil Masaracı konuşmasını, kendine özgü bir mizaha "kültür-çizik" atarak, çarpıcı örneklerle noktaladı. Kahkahalarla biten bir söyleşinin ardından, Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci, kısa sürede biten kitaplarını imzaladı...
Belli ki karikatüre ve bu tür söyleşilere meraklı bir Karaburunlu bir kara köpek, bir ara bizi epeyce güldürdü...
Daha sonra belediye başkanı Serdar Yasa ile birlikte, önümüzdeki aylarda açılacak olan "Karikatürlü Ev"i gezdik ve 10 Ağustos Pazar günü 11 civarında güzelim Karaburun'dan ayrıldık...Bu kısa zamana neler sığdırmadık ki... Sevgili Serdar Kızık'ın inşa halindeki taş evini ziyaretten tutun da, Serdar ve Kamil'le harika manzaralı bir kahve muhabbetine, sürpriz bir şekilde karşımıza çıkan Işıl Özgentürk'le yapılan sohbete ve danslara, Karaburun'da yaşayan sevgili Ahmet Vefa Turhan dostumuzun muhteşem manzaralı evinin balkonunda bizzat onun üretimi olan şarapların içilmesine, Köşe Sıcak adında sıcak bir dostu tanımaya, boşluk anlarında girilen o harika denize, kaldığımız Astoria otelde sabaha dek süren keyifli anlara dek... Karaburun öyle 1.5 günde tüketilip-bitirilecek bir yer değil... En kısa zamanda gidilmesi gereken bir yer. Umarım "Karikatürlü Ev" vesilesiyle, bu kez çocuklara yönelik etkinlikler için yeniden Karaburun'u soluruz. Zira İstanbul'un dam gerginliğini yaşayan "Damdaki Mizahçı"nın bu tür soluk almalara çok ama çok fazla ihtiyacı var. İnsan bunu İstanbulun o berbat keşmekeşine döndüğünde daha iyi anlıyor...
Şimdi sizi KARABURUN'da hızla geçen 2 günlük koşturmacadan kalan fotoğtaflarla başbaşa bırakıyorum.
KARABURUN ŞİMDİDEN
BURNUMUZDA TÜTERKEN
KARABURUN'DAN FOTO ANLAR....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder