25 Haziran 2008

DAMDAKİ MİZAHÇI
5. ÖLÜDENİZ
KÜLTÜR VE SANAT
FESTİVALİNDEYDİ...
Sevgili dostlar... Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci, 19-22 Haziran 2008 tarihleri arasında gerçekleşen 5. Ölüdeniz Kültür ve Sanat Fesivaline karikatürcü arkadaşları Kamil Masaracı ve Ercan Akyol'la birlikte katıldı.

Ercan Akyol, Cihan Demirci ve Kamil Masaracı Ölüdeniz Festivalinde pek çok etkinliğe evsahiplği yapan Ölüdeniz Sanatevinin bahçesinde...
Yaz sıcakları bastırınca damlarda da durulmuyor. Geçenlerde bulunduğum damdan aşağı inip, 5. Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivaline katılmak için karikatürcü arkadaşlarım Kamil Masaracı ve Ercan Akyol'la birlikte yola çıktım... 19 Haziran Perşembe günü Yeşilköy'den Dalaman'a indiğimizde öğlen saatleriydi. Sıcaklık Akdeniz coğrafyasında demini almıştı. Ancak temiz hava nedeniyle bu sıcaklık İstanbuldaki kadar rahatsız edici değildi. Ölüdeniz'de Hisarönünde kalacağımız Nicholas Heights otele yerleştikten sonra (epeyce unutamayacağamız bir otel oldu doğrusu!) soluğu akşam saatlerinde 5. Ölüdeniz Festivalinin açılış kokteylinde aldık. Ölüdeniz Belediyesi tarafından düzenlenen festivalin baş mimarı olan sevgili Ümit Yılmaz tüm sevimliliği ve güleryüzüyle karşımızdaydı. Belediye başkanı Keramettin Yılmaz'ın eşi olan Ümit hanım bizi başkanla tanıştırdıktan sonra daha önce okul binası olarak hizmet veren Ölüdeniz Sanatevinde açılış töreni gerçekleşti. Sonrasında Sanatevinin bahçesindeki "Fethiye Fotoğrafları" sergisini ve henüz tamamlanmamış müzeyi gezdik.

Festivalin açılış gününde biz üç mizahçı, Ölüdeniz Belediye başkanı Keramettin Yılmaz'la... (Fotoğraf: Şengül Durucu)

20 Haziran Cuma günü, akşam saatlerinde festivaldeki söyleşimiz için Ölüdeniz Sanatevinin bahçesindeydik... 18.30 civarında başladığımız "MİZAHÇI GÖZÜYLE TÜRKİYE" başlıklı söyleşide, Ölüdeniz Sanatevinin yöneticisi Coşkun Karabulut'un sunumundan sonra sözü önce Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci aldı. Türkiye gibi dünya coğrafyasında bir benzeri daha olmayan bir ülkede, mizahçı olmanın zorlukları, incelikleri üzerinde durduğum konuşmada mizahçı gözlemleriyle ülkemden örnekler verdim. Sonrasında sözü sevgili Kamil Masaracı aldı. Çeşitli vurucu örneklerle kültür-sanata bakışımızı mizahçı gözüyle aktaran Masaracı arkadaşımdan sonra sevgili Ercan Akyol'daydı söz... Ercan da mizahçı olarak ülkeye dair gözlemlerinden çeşitli tespitler ekleyerek bahsetti. Söyleşinin sonunda izleyenelrden gelen sorulara yanıt verdik. Derken kitap imzası için biriken Ölüdenizli dostları görünce bendeniz birden imza masasına transfer oldum. 50'ye yakın kitap imzaladığım imza gününde doğrusu hiçte beklemediğim bir ilgiyle karşılaştım diyebilirim. Zira son yıllarda mizah kitapları ülkemizde diğer kitap türleri içinde epeyce geri düştü. Zaten o yüzden de hoşgörüsüz, patlamaya hazır, fitili arkasından sallanan gergin mi gergin insanlar haline geldik...

Festivalin açılış kokteyli sonrasında müzeyi gezerken...En solda bendeniz Cihan Demirci, yanımda festivalin mimarı Ümit Yılmaz. Cumhuriyet gazetesi kültür servisinden Şengül Durucu, Ercan Akyol ve Kamil Masaracı...

Sonrasında su gibi akan bir festivalle karşı karşıya kaldık... İmza günü bitiminde ne yazık ki Ezginin Günlüğü konserine gidemeyip soluğu aynı saatlere gelenTürkiye-Hırvatistan maçında aldık...Hayatımız boyunca unutulmayacak bir maça beraberce şahitlik ettik Nicholas Heights Otelin restoranında... 21 Haziran Cumartesi günü Fethiye yakınlarındaki Yakabağ köyünde yaşayan ve festivale gelmemize neden olan sevgili arkadaşımız Ferit Avcı ve eşi Ayfer çıkageldiler... Kaldığımız otelin belki de tek sevimli yeri olan resepsiyonda çalışan sevgili Pınar arkadaşımızın eşi Ferhat ve oğlu Mert'le birlikte gittiğimiz Gemile Koyunda bol arılı, az kelebekli bir akşam yaşadık ve deniz sezonunu Gemile Koyunda açtık... Festivalin son gününde sevgili Ferit, Ayfer ve aynı köyün sakinlerinden İzabel aramızdaydı. Söyleşileri izledikten sonra, son gecenin kapanış konserinde, Suavi'nin güzelim şarkılarına tempo tuttuk... Fırsat buldukça da, Ölüdeniz'deki o belleklerimize turizm afişi olarak yansımış Ölüdeniz plajına gittik... Kaldığımız otelde 5 gün boyunca yaşadığımız, bugüne dek pek de tanık olmadığımız düzensizlikler-eksiklikler ve yanlışlıklar otelin resepsiyonunda çalışan; Pınar, Ceren, Emel ve Özlem arkadaşların içtenlikleri ve güleryüzleriyle kafamızdan biraz olsun silindi. Bizi müthiş bir içtenlikle uğurlayan bu candan arkadaşlara ve Ölüdeniz Belediyesine teşekkürler... İstanbul'un hengamesine, o kalabalık, bitik ve tatsız haline geri dönünce inanın Ölüdeniz şimdiden gözümde tütmeye başladı bile...

Ölüdeniz Sanatevinin bahçesindeki müzede yer alan maketlerden bir enstantane...
Müzede yer alan yöresel maketler birbirinden harika ve gerçekçiydi doğrusu...

Ölüdeniz'de bizi yalnız bırakmayan dostlardan biri de Bursa'dan tanıdığım sevgili Kemal Akkoç'tu. Bizi 19 Haziran akşamı arabasıyla koylara doğru bir tura çıkardı Kemal. İşte o koylardan birinin tepeden fotoğrafı...

Ve güneşin batış anında Ölüdeniz'den bir manzara.. Böyle ölü hale can kurban demek geliyor insanın içinden...

Güneş arkalarında batarken Cihan Demirci ve Kamil Masaracı

ÖLÜDENİZ FESTİVALİNDEKİ
SÖYLEŞİDEN ENSTANTANELER...
Söyleşi öncesi, Sanatevi yöneticisi Coşkun Karabulut, özgeçmişlerimizi okuyor ve açılışı yapıyor...
Kamil Masaracı, Cihan Demirci ve Ercan Akyol "Mizahçı Gözüyle Türkiye" söyleşisine başlamak üzereler... Derken Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci sözü alıyor ve keyifle uzatıyor!.. Söz Kamil Masaracı'da... Yüzler gülüyor... Fotoğrafları çeken sevgili Kemal Akkoç arkadaşımız bizi bir de bu açıdan sırttan görmüş... Konuşmamız zaman zaman alkışlarla kesiliyor... Saatler 8'e geliyor ama güneş hala yakıyor...
Sözü Ercan Akyol almış... Sorulara doğru yaklaşıyoruz...
İzleyenlerden sorular gelmeye başlıyor...
Sorular soruları takip ediyor...
Kemal Akkoç'tan güzel yakalanmış bir Ercan Akyol portresi...
İMZA GÜNÜNDEN
ENSTANTANELER...
Söyleşinin sonlarında söyleşi masasından kalkıp, imza günü masasına geçiş yapıyorum... İmza sırasında da söyleşimiz çaktırmadan sürüyor aslında... Ölüdeniz'de hala ölü halde olmayan kitap okurları bulmak çok güzel! Çocuklar, gençler ve her yaştan insan... İmza anı keyifli geçiyor... Kemal Akkoç'tan bir yakın plan fotoğraf... İmzaya da zum yapabilirdi aslında!.. Gelen kitaplar fazla olmuş derken bir kez daha yanılmışım gene.. Bu ülke bizi yanıltmazsa olmaz ki!.. Son dakikalar yaklaşırken sadece gol mü atar Türkler, kitap imzasını da hızlandırırlar bazen!
İmzaladığım RTE Garantili Fıkralar, ortadan yok olmuş, derdest edilmiş zavallı kitabım, ben de bile yok nerdeyse...
Mizahı terketmeden çocuk kitapları yazarı olma yolunda sağlam adımlarla ilerken, çocuklar en iyi okurlarım...
21 Haziran Cumartesi günü, sevgili Pınar ve ailesiyle biz 3 çizer Gemile Koyu yolundayız... Koya giderken bir poz... Artık sıra biraz denizde, biraz arıda ve biraz da balık ile can kardeşi rakıda...
Gemile Koyunda harika bir ortamda, bolca arı, arıları kovması için yakılmış Türk kahvesi ve Ferhat dostun bizzat tuttuğu balıkların rakı eşliğinde yenme anı!... Yakabağ'dan aramıza katılan Ferit Avcı ve Ayfer de masamızdalar... Pınar, Ferhat, Mert ve biz 3 mizahçı... Arılar gözükmüyor mu ne???
22 Haziran Pazar akşamı, Festivalin son gecesinde, Yakabağdan ikinci kez aramıza katılan sevgili dostlarımızla Nicholas Park Otel'de yemekte... En solda; Ferit, Ayfer, İzabel... Masanın ortasında bendeniz Cihan, Sağda ise; Kamil ve Ercan... (4 gece kaldığımız ama sadece bir gece akşam yemeği yediğimiz, üstelik kendimizi "misafir" sanırken "müşteri" den sayılıp ekstra hesap ödediğimiz Nicholas Heights Otelden böyle bir pozumuz olamadı ne yazık ki !..)
Festivalin son gecesi, son anlar ve kenardan izlediğim Suavi Konserinde çektiğim fotoğraf...
Otelden ve Ölüdeniz'den ayrılma anımızda çekilmiş bir poz... Bizi otelin resepsiyondaki ekip güleryüzleriyle uğurluyor... En solda; Özlem, yanında güvenlikçi Emel, bendeniz Cihan, Ceren ve Kamil ile Pınar...

1 yorum:

şengül dedi ki...

Merhaba Cihan Bey. Şengül ben, Ölüdeniz'den. Blog çok güzel çok eğlenceli ve dolu dolu. Mesaj atmadan edemedim. Bu arada benim çektiğim fotonun altına da imzamı koymuşsunuz, teşekkürler. Sizin emeğe saygılı biri olduğunuzu biliyordum ama bu kadarına şapka çıkarırım doğrusu. Görüşmek, konuşmak üzere. iyi mizahlar. Muhabbetle..