14 Haziran 2008

BÜLENT KARAKÖSE'NİN

KALEMİNDEN BİR

CİHAN DEMİRCİ

PORTRESİ...

Sevgili Bülent Karaköse kardeşim, Damdaki Mizahçı ağabeyine bir 30. yıl sürprizi yaparak meslekteki 30. yılının anısına bir yazı kaleme almış... Bu yazı, Cumhuriyet gazetesinin Cumartesi eki, Hafta Sonu'nun, 14 Haziran 2008 tarihli sayısında yayınlandı. Bana bu hoş sürprizi yapan, 27 yıllık kadim kardeşime çok teşekkür ediyorum. Nankörlüğün, kıskançlığın, kompleks sahibi olmanın, kuyu kazıcılığın, arkadaş kazığının, yok saymanın baş tacı edildiği bu vefasız bu kaba-saba ülkede, doğrusu bu tür yazılara pek alışık olmadığımız için sabah sabah her daim sulu olan gözlerim nemlendi gene... Havadaki yüksek nem oranında bir göz nemi... Tam da "nem kaldı" dediğim bir anda... Ne diyeyim... Sağolasın Cevdet Bülent kardeşim, sağolasın...

--------------------------------------------------------------------------------

Güldürmeye ve
düşündürmeye
adanmış bir yaşam

BÜLENT KARAKÖSE

“Yıl 1981’di... Hayat henüz bu kadar kirlenmemişti...” diyerek başlıyordu 1996’da yayımladığım Bizim Çöplük isimli ilk karikatür albümümün önsözüne Cihan Demirci. Ve devam ediyordu: “Aylardan temmuz filan... Ses dergisinin mizah eki Atmaca’ya gireli henüz 1–2 ay olmuş. Birden 15 yaşlarında, oldukça utangaç ve ağzından çıkan ürkek kelimeleri sanki ses tellerine gizlenmiş birileri itiyormuşçasına çekingen, lâkin oldukça Tarlabaşı tozu yutmuş bir çocuk bulduk karşımızda.”
Yıl 2008... Mizahın en üretken emekçilerinden ve önemli kilometre taşlarından Cihan Demirci mizaha olan tutkusundan hiçbir ödün vermeden, çalışma ve üretme azmini yitirmeden 1978’de başladığı mizah yolculuğunun 30. yılına gelivermiş. Bu yolculukta çizdiği yüzlerce karikatür, yazdığı binlerce yazı ve yayımladığı 32 kitabı var. Son on beş yılda neredeyse 81 vilayette mizah üzerine verdiği konferansların, yaptığı söyleşilerin, katıldığı panellerin, açtığı karikatür sergilerinin hesabını tutamayacağım kadar çok olduğunu biliyorum. Geçimini sadece mizah yazarlığı ve karikatürcülükle sağlayan 5–10 gerçek mizah emekçisinden Cihan Demirci.
Gırgır dergisinin merdivenlerini aşındırdığım yıllarda uzun bacaklarının ayaklarına dolandımsa da, İlkin Deniz’in yönettiği Atmaca mizah dergisinde yakından tanıdım Cihan Demirci’yi.

Yıl 1981’di... Karikatür albümümün önsözünde de dediği gibi, hayatın henüz bu kadar kirlenmediği yıllardı o yıllar. Dayanışmanın, kardeşliğin, dostluğun, arkadaşlığın olduğu yıllardı... Dost görünümlü insanların birbirinin gözlerini oymadığı, arkalarından kuyuların kazılmadığı, tecrübe, bilgi ve birikimlerin karşılıksız, çıkar hesabı güdülmeden paylaşıldığı yıllardı...

Bülent Karaköse'nin arşvinden bir fotoğraf... Yıl: 1981... Ses dergisinin Atmaca mizah eki ekibi toplu halde görülüyor...

Kadrosunda usta çizer ve yazarların olduğu Ses dergisinin mizah eki Atmaca, amatör ruhla işler üretip ofisboyluk yaparak mesai harcadığım benim ilk, Demirci’nin ise ikinci dergisiydi. Genç yaşlarımızda Atmaca’da birlikte çalışma şansı yakaladığımız alaylı-mektepli mizah ve çizgi ustalarımızın özveri ve destekleriyle kendimizi geliştirme fırsatı bulmuştuk. Derginin kadrosunda Suavi Süalp, Ahmet Üstel, Cafer Zorlu, Sunder Erdoğan, İlkin Deniz, Necati Abacı, Naci Köksal, Tuncer Erdem, Erdoğan Karayel, Ragıp Derin, Kandemir Konduk, Mahmut Karatoprak, Burhan Kum, Zeki Beyner vardı. İlerleyen sayılarındaysa kadroya o dönemin genç ustalarından Kemal Gökhan Gürses, Levent Tarhan, Hakan Çelik, Ali Özbek, Mustafa Kocabaş dâhil olmuşlardı.

Absürd mizahın dehası Suavi Süalp’in Nisan 1981’de aramızdan vakitsiz ayrılmasıyla yazarsız kalmıştı dergimiz. Cihan Demirci okulu kırıp daha sık gelmek zorunda kalmıştı Atmaca’ya.

Suavi Baba’nın bıraktığı yerden devam edecek, Baba’nın pîri olduğu absürd mizahı daha da geliştirerek bugünlere getirecekti. Cihan Demirci bununla da yetinmeyip 1999’da ustaya bir saygı, bir vefa borcu olarak Süalp’e ithaf edeceği “Bir Mizah Dehası Suavi Süalp”i yazıp kitaplaştıracaktı.

Atmaca’da yaratıcılığının ve üretkenliğinin doruğundaydı. On altı sayfalık derginin hemen her sayfasında bir esprisi, karikatürü ya da yazısı göze çarpardı. Yaptığı sıra dışı röportajlarıyla mizah dergiciliğinde ilklere imza atmıştı. En genç ve en aceleci okuruydum Cihan Demirci’nin. Yazdığı mizah hikâyelerini, aforizmalarını, taşlamalarını daha dizgiye götürmeden ayaküstü kahkahalarla okurdum. Yazılarına ve esprilerine duyduğum zaafı anlamakta gecikmeyen Demirci, keyfi yerindeyse ayaküstü spontane espriler yapar, beni, altıma kaçırıncaya kadar güldürürdü. (Bir keresinde gülmekten boğulma tehlikesi atlattığımdan, yemek yerken ve su içerken espri makinesi Cihan Demirci’nin yanına fazla yaklaşmama kararı almışımdır, ta o yıllardan.)

Atmaca ekinin kapanma sinyali verdiği günlerde Cihan Demirci’yle birlikte İbrahim Tapa’nın Güneş gazetesinde hazırlamakta olduğu ve aylarca çalışıp sadece prova baskılarıyla avunduğumuz Gölge dergisine transfer olmuştuk. (Değerli karikatürist ağabeyimiz ve ustamız İbrahim Tapa ve çıkmayan Gölge mizah dergisi ayrı bir ‘Küllenmiş Zamanların’ hikâyesidir.)

Bir süre sonra Müjdat Gezen-Kandemir Konduk yönetimindeki Güldürü Üretim Merkezi’ne (GÜM) geçtik. Mizah yolculuğumuzun en coşkulu, en üretken yıllarıydı. GÜM ekibi olarak parodiler, skeçler, oyunlar yazıyor ve hatta patronumuz Müjdat Gezen’in yönettiği fotoroman ve filmlerde figüranlık bile yapıyorduk. Cihan Demirci’nin tamamen kendi imkânlarıyla yayımladığı ilk taşlama-hiciv kitabı “Çıkışlar Arka Kapıdan” bu yıllara rastlar.

Bülent Karaköse'nin çizgileriyle Cihan Demirci

Zaman zaman ayrı düşsek de tanıdığım günden bu yana sayısız dergi ve gazetede birlikte yazıp çizdik. Otuz yıldır 7’den 77’ye her kesime seslendi ve seslenmeye devam ediyor mizahıyla. Çocukları unutmadı. En son, Milliyet’in eki Miço dergisinde yarattığı kıvrak zekâ ve hazırcevap “Hiperaktiflerin Efendisi Hinali” tiplemesini çocuklara armağan etti.

Mizah adamı ve “nevi şahsına münhasır” bir kişiliği olmasına karşın, Cihan Demirci’nin yaşamına Türk şiirinin ustalarından, Garip akımının öncüsü Orhan Veli’nin duyarlılığı, duygusallığı, hatta yalnızlığı sinmiştir. Tanıdığım günden beri onu hep öyle görürüm. Günlük yaşamındaki disiplinli, titiz, tertipli hali yaptığı işlere yansır hep. 2002’de Karikatürcüler Derneği için yayın hazırlığını üstlendiği 305 sayfalık “Cemal Nadir 100 Yaşında” kitabı bunun somut kanıtıdır...

Son yıllarda mizah yazarlığını ön plana çıksa da aslen karikatürcüdür Cihan Demirci. Karikatür ilk göz ağrısıdır. Kendine has üslubuyla, mizah yazarlığı kadar başarılıdır karikatürcülüğü. Çizgilerini, yayımladığı kitaplarının çoğu kapaklarında görmek mümkün olsa da, 32 kitabı arasında bir karikatür albümü yoktur. Yakın izleyicisi, fanatik bir okuru olarak 30. sanat yılında bir karikatür seçkisi yayımlansa ne güzel olur diye düşünüyorum...

Eğlenceli olsa da çok çileli bir uğraştır mizah. Zekâ işidir de... Ağlatmaktan zordur güldürmek. Geceli gündüzlü otuz yıldır mizahıyla güldürmeye, düşündürmeye adanmış bir hayattır Cihan Demirci’ninki.

Mizahınla nice otuz yıllara canım ağabeycim...

bulentkarakose@gmail.com

Hiç yorum yok: