Bundan tam 12 yıl önce, 5 Temmuz'u 6 Temmuz'a bağlamıştı gece...Ve o gece Türk mizahının en dirençli, en güçlü kalemi sustu... Bu susuşta 'Yobaz Türkiye'nin de 'Sivas katliamı' desteğiyle büyük payı oldu doğrusu. Sivas yaşanmasaydı, Sivas'ı yaşamasaydı, benim tanıdığım Aziz ağabey en az bir 10 yılı daha çıkarırdı. 1915'liydi... Onu 80'ininde yitirdik 6 Temmuz 1995'te... O gün, bugündür ülke de İKİ SEKSEN zaten!.. Birlikte çalışma onuruna erdiğim büyük ustayı, ülkemin şu rezil halinde, şu insan yokluğunda, şu "aydın" kıtlığında gel de arama, gel de arama...
Yıl: 1984'tü...Güldürü Üretim Merkezi GÜM'de çalışıyordum... O yılın başlarında GÜM çok büyük bir transfer yaptı ve Aziz Nesin'i yazar kadrosuna kattı. Aziz ağabeyle yanyana masalarda 6-7 ay kadar çalışma fırsatı buldum. Aziz Nesin'in GÜM'e katılışı, Pera Palas Otelinde yapılan bir kokteylle olmuştu. İşte 19 Ocak 1984 Perşembe gecesinden iki solgun fotoğraf... Üstte tüm GÜM ekibi toplu haldeyiz... Altta ise GÜM çizerleri ile Aziz Nesin. Damdaki Mizahçınız arkada, ortada tüm zayıflığı ve ender kravatlı haliyle, hey gidi güzel günler...
----------------------------------------------------------------------
DAMDAKİ MİZAHÇI'DAN
AKŞEHİR VE CİDE ÜZERİNE...
Geçen yıl Akşehir'deki "Nasreddin Hoca Şenliği"nde yaşadığımız hiçte hoş olmayan durumları, geçen yıl Cumhuriyet'e yazdığım "ŞENLİKTE MİZAH NEREDE?" başlıklı bir yazıda belirtmiştim. Okuyanlar anımsarlar. İsteyenler o yazıyı "BLOG ARŞİVİ" bölümünden "Temmuz" bölümüne girdiklerinde bulup okuyabilirler. Buna rağmen Akşehir için bu yıl da aracılık eden TYS aracılığıyla davet aldım ama kabul etmedim. Sonuçta dediklerim aynen orta yerde kalmıştı, herhangi bir cevap bile alamamıştım. Nasreddin Hoca derneği başkanı Taner Serin bana bir kez olsun ulaşmamıştı. Başka çizer arkadaşlar yaşadıklarına rağmen Akşehir'e gene koşturarak gidebilirler ama benim hala salakça ilkelerim var. Evet boyum 1.90'dır. Bu boyla dik oturmadığım için kamburum çıkmıştır, bel fıtığım vardır, yani dik oturamadığım için kamburlaştım belki ama yaşadıklarım karşısında hep DİK DURDUM ve DİK DURURUM!.. (Zaten bu yüzden kaybederim ya genellikle!!! Çünkü bu ülke dik duranları hiç ama hiç sevmez!!!)
Bu yıl son anda aynı şekilde Rıfat Ilgaz etkinlikleri için Cide'ye de gene benzer bir şekilde, üstelik "ilk kez" çağrıldım ama Akşehir'e benzer anılar oluşmaması için onu da kabul etmedim ve gitmedim...Çünkü ortada ne bir söyleşi, ne bir imza günü vardı, sadece oraya gidecektik, bu da bana hoş gelmedi ve yazar dostum Necati Güngör'le birlikte Cide'ye gitmekten de vazgeçtik...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder