24 Mart 2020

"DAMDAKİ MİZAHÇI" CİHAN DEMİRCİ'DEN KORONA GÜNLERİ YAZISI...



Çocuk yaşlarımdan beri sürekli nezle ve griple dolu yıllar geçirmiş biriyim... Her kış mutlaka özellikle Aralık, Ocak, Şubat hatta Mart döneminde uzun süren nezle ve grip olurum. Yakından tanıyanlar iyi bilirler. Çok şiddetlilerini, ateşli hallerini geçirdiğim de oldu. Bu kışta aynı şekilde Aralık sonlarında başladı ve gene Ocak ayında bir buçuk aya yakın sürdü. Bünyemi iyi tanıdığım, yalnız yaşayan bir insan olduğum için kendimce gereken tedavimi uyguladım. Belki de bilmeden bu kez farklısını atlattım. Hep şikayet ettiğim ama giderek uzmanı olduğum nezle ve grip bünyemi farklı hale getirmiş olabilir mi; bunu zaman gösterecek... Yalnızlar beni daha iyi anlar, yalnızın gribi de, hastalığı da daha uzun sürer, çünkü o sürekli ense yapıp, yatamaz, her şeyi kendisi yapmak zorundadır!..


Sahi bu yaşa kadar 3 ayrı kaza geçirip öteki tarafın yakınlarına kadar gitmiş ve geri dönmüş biriyim. Hayat bana özellikle son 20 yılda çok kötü davrandı, sayısız dert ve çilenin içinde, yaşamadığım sıkıntı ve üzüntü kalmadı, üstelik çok sevdiğim insanları birer birer yitirdim bu süreçte ama yalnızlığı kitabını yazacak kadar benimsemiş ve bu sayede güç bulmuş bir yazar-çizer olarak zor anlarımda sadece ve sadece mizaha ve içimdeki o bitmek bilmez mizah duygusuna tutundum, mizahın insanı hayatta tutan akıl gücüne hep inandım, ama bu mizahı günümüzde ehli olmayan ellerde ota-boka dönüşen bir mizahla karıştırmayalım, bahsettiğim organik bir mizahtır, işini ciddiye alan, zekaya seslenen bir mizahtır. Beni iyi tanımayan ya da tanıyamayanlar "karamsar" zannederler, oysa ben pek çok içi boş iyimserden daha dayanıklıyımdır. Akılla birleşmiş, asla pesimist olmayan tutarlı bir karamsarlık insanı zinde tutar. Eve kapanmak. Zaten yaklaşık son 15 yıldır evden çalışan biriyim. Ev anlamında sorunum eve en çok gerek olan zamanda yaşamak durumunda kaldığım evin parlak olmayan halidir ne yazık ki.

Sonuçta zamanında hayatı daha iyi gözlemlemek için, bulunduğu ev de yetmemiş, dama kadar çıkmış, bir hayat gözlemcisi; "Damdaki Mizahçı"yım bendeniz. Her anlamda bu çürük toplumun genelinin çok uzağında, kendi ilkelerini koyarak, kendi cumhuriyetimin sınırları içinde bir yaşam sürdüm, sürüyorum. Yani bu anlamda bir endişem yok. Ama bugünlerde ben de bir tuhafım. Herkesin evine kapandığını görmek, herkesi bana benzetmedi sonuçta. Sonuçta bu tür şeyler zorunlulukla değil, hayat tercihiyle olursa güzeldir. Bu ülkedeki özgürlükleri özellikle 21. yüzyılla birlikte birer birer giden insan yığınları, milyonlar bu duruma gıklarını çıkarmadılar., gıklarını çıkanlara da hep kötü gözle bakıp, onları yalnız bıraktılar. 57 yıllık ömründe hep "gık"ını ve daha ötesini çıkarmış, bu anlamda da yalnız bırakılmaya alışmış biri olarak ben şimdi hiçbir olumsuzluğa gıkını çıkarmayanların önümüzdeki günlerde, aylarda nasıl bir dünyada yaşayacağını doğrusu pek merak ediyorum?..


Bir ülke adım adım yok olurken en ufak bir hayat belirtisi vermeyenler için her anlamda çok ağır bir sınav dönemi geliyor. Sağ şekilde kurtulsan bile çok ağır bir ekonomik yok oluş kapıda!.. Üstelik bu ülke dünyadaki yönetimleri ve anlayışları değiştirebilecek düzeydeki bir virüs belasına en güçsüz, en zavallı, en perişan döneminde yakalandı ancak sürekli yalanlara sığındığı için hala geleceğin zerre kadar farkında değil. Bu ülkede hep küçücük, zerrecik bir azınlığın içinde olduğum, çarkın dışında bir köşeye atılmış halimle, acı acı izliyorum bu biçare vaziyeti!.. Bakın ülke adım adım hapishaneye dönüşürken bir kez olsun ses vermeyenler şu anda adeta hapishaneye dönüşmüş evlerde yaşıyor!.. Hayatın ve doğanın anlayabilenlere ağır bir tokatıdır bu durum!..

Sonuçta ölümlü yaratıklarız, bugün varız, yarın olmayacağız, çok azımız geriye sadece küçücük izler bırakacağız ama geriye bırakacağımız o küçücük zerreleri yaşarken verdiğimiz hayat belirtileri oluşturacak. Bu anlamda, zaten "ölü" halde bir yaşam süren bir ülke için çok fazla bir şey fark etmeyecek, o yüzden dert etmeyin, zira hep dert edenler erkenden gitti bu ülkede, geriye kalan pişkinler yüzünden biraz da bu haldeyiz ya zaten!..

Bu satırları birden bire yazmak geldi içimden çünkü, bugüne kadar öngörüleri genellikle tutmuş biri olarak bendeniz de, yarına dair ilk kez önümü göremez haldeyim. Aylar süren bir çabanın ve çalışmanın ardından Mart ayı başında 6 kitap birden yayınlamıştım, bunların ikisi yepyeniydi, içlerinde 15 yıldır baskısı olmayan, okurdan en fazla ilgi görmüş ve uzun yıllar sonra 30. basımı yapılan "Geyik Muhabbetleri" kitabım da vardı. Çok uzun zaman sonra, beni her anlamda yeniden ayağa kaldıracak mesleki bir koşturmacanın henüz ilk ayağında iken birden hayat durdu ve sonrası meçhul!.. Neyse ki 42 yıllık bir koşturmacanın ve bu ülkedeki çoğunluğa benzemeyen, tuhaf bir yapının, o anlatılmaz enerjisi, son nefese dek kolay kolay bitmez ben de!.. İçimizdeki umut akıl ve sabırla güçlensin ve hiç bitmesin, Tüm arkadaşlara, sosyal mesafesini koymuş, mizah dolusu sevgilerimle!.. 

CİHAN DEMİRCİ (24 Mart 2020-Kadıköy)


Hiç yorum yok: