28 Ağustos 2017

CİHAN DEMİRCİ 30 YILI AŞKIN BİR SÜRE DOSTLUĞUNU PAYLAŞTIĞI MUZAFFER İZGÜ'YÜ YAZDI...


TARİH: 25 NİSAN 2013... CİHAN DEMİRCİ, İZMİR TÜYAP KİTAP FUARININ BAHÇESİNDE "TRT-OKUL" KANALININ "EY OKUR" ADLI PROGRAMININ ÇEKİMİ SIRASINDA MUZAFFER İZGÜ İLE...

Ölümlerin sağanak şeklinde sürdüğü bir iklimde, pek çok değerimize yapıldığı gibi daha geçen hafta birilerinin bir gazete haberinden yola çıkarak Facebook üzerinde "yaşarken" öldürdüğü sevgili Muzaffer İzgü ağabey, 26 Ağustos 2017 Cumartesi günü, 84 yaşında bu kez gerçekten veda etti dünyaya...

Muzaffer ağabeyi fiziken ilk kez 80'li yılların ortalarında tanıdığıma göre 30 yılı çoktan devirmiş bir tanışıklığımız vardı. Mizahı çocuk yaşta Hüseyin Rahmi Gürpınar ve ardından Aziz Nesin kitaplarıyla sevmiş bir çocuktum. 70'li yıllarda önce okuru olduğum, ne denli zorluklar içinde bir hayattan geldiğini kitaplarından öğrendiğim Muzaffer İzgü'nün büyürken yaşadığı bu zorlu hayata rağmen ağır dramlar yazmak yerine insanları bilinçlendirmeye yönelik bir mizahla, onları gülümsetme, güldürme peşinde olması en çok dikkatimi çeken özelliğiydi. Erken yaşta atıldığım mizahçılıkta zamanla şunu öğrenecek ve görecektim ki, bir derdi, bir sıkıntısı, bir isyanı olmayanın zaten mizahla-gülmeceyle uzun sürecek yazar-çizer yolculuğu olamazdı. Muzaffer ağabeyle özellikle 90'lı yıllarla birlikte başlayan bir süreçte onunla pek çok kez etkinliklerde birlikte oldum, söyleşilerde, imza günlerinde, aynı jürilerde bir araya geldik. Sıcak, samimi sohbetler paylaştık. Son olarak bundan bir kaç yıl önce TRT-Okul kanalının İzmir Tüyap'ta ikimizi ağırladığı bir programda bir araya gelmiş, gene kahkahalarımızı koyvermiştik karşılıklı... 


Ortak son söyleşimizi de 12 Eylül 2013 tarihinde Foça'da sevgili Semih Poroy arkadaşımın da konuşmacı olarak katıldığı bir etkinlikte gerçekleştirmiştik. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz geleneğinin son halkası olarak çocuk yaşta tanıdığım bu sevimli yazar giderek kendini çocuklara ve çocuk kitaplarına verdi. An geldi aynı yayınevinin yazarı olduk, yanyana Tüyap'ta kitap imzaladık ama adı satan bir kitabı çok basmakla ünlenmiş o yayınevinde çok satmasına rağmen baskısı bir türlü bitmeyen kitabım nedeniyle ben sadece bu serüvene bir kitaplık dayanabildim. Bu durum ve bazı konularda farklı düşünüyor olmamız, örneğin onun "gülmece" benim "mizah" sözcüğünü ısrarla kullanmamız dostuğumuzu etkilemedi. Bu arada aradan geçen yıllar içinde kimler, kimler dökülmedi ki o dostluk görüntüsü altındaki delik kevgirden... Zira mizah samimi insanların işidir, samimiyetsizlik sadece mizahı değil mizahçıyı da bitirir.


31 MAYIS 1996 TARİHİNDE İZMİR BORNOVA ANADOLU LİSESİNDE MUZAFFER İZGÜ İLE ORTAK OKUL ETKİNLİĞİMİZDE...



İlginçtir o da karşılaşmalarımızda, tıpkı sevgili editörüm Tarık Dursun K. ağabeyim gibi beni "En iyi mizahçım" diyerek ve ardından "En sevdiğim mizahçı" diye de ekleyerek pek çok kez onore etti. Yetenek fukarası oldukları için sadece bir yerlere kapağı atıp, önünüzü kesmek üzere yazar-çizerlik yapan kompleks sahiplerinin ağırlıkta olduğu bir coğrafyada bu tür sözcükler daha da bir kıymet taşır. Kast ettiği aslında kendilerinin ardından gelen kuşakta mizahı ciddiye alan ender isimlerden biri olmamdı. Onun artık çocuk kitaplarına ağırlık verdiği bir dönemde ben henüz gençlere ve yetişkinlere seslenen siyasi-toplumsal ya da absürd mizah kitapları üretiyordum ama bir süre sonra kendiliğinden oluşan doğal ve samimi bir süreçle ağırlıklı olarak "çocuk" kitapları üreten bir yazar-çizer haline geldim. Bu anlamda bu türün maraton koşusunda kadın yazar olarak Gülten Dayıoğlu, erkek yazar olarak Muzaffer İzgü geçmişte pek de ciddiye alınmayan çocuk kitaplarının yoğun bir emekle sıkı üreticisi oldular ve en önemlisi okul-okul gezerek okullardaki çocuklarla söyleşi ve imza günlerinin yaygınlaşmasına ciddi anlamda öncülük ettiler.


Son 25 yılda benim de katıldığım bu okul maratonu, yazarlığa ve hayata bakış açımı yeniledi, değiştirdi, içinden geçtiğimiz şu çok zor günlerde uçurumun kenarındaki bir dala tutunmamı sağladı. Sevgili Muzaffer ağabeyin hastaneye yattığını duyduğum günlerde ben de sağlık sorunları için koşturuyordum ve içimden bir şeyler yazmak gelmemişti. Muzaffer ağabey eşini çok seviyordu. Onun hastalığı ve sonrasındaki ölümü sırasında çok yıpranmıştı ve biliyorum ki onu hastaneye taşıdığı dönemde hastanenin yanında bir daire aldı onu daha rahat ve daha çabuk hastaneye ulaştırabilmek için. Aynı hastaneye yattığında müthiş koşturmacalı o yılların yorgunluğu olarak gördüğüm ya da öyle zannettiğim durumun çok daha ciddi olduğunu Yaşar Aksoy ağabeyin satırlarından öğrenmiştim ilk olarak... Kemoterapiyi reddeden bir Muzaffer İzgü haberi vardı bu satırların dibinde... Haberi yapan "Yeni Asır" gazetesi ise şöyle kötü bir başlık atmıştı: "ÜNLÜ YAZAR ÖLÜMÜ SEÇTİ!" Bir zamanların "Yeni Asır"ı değil bu ne yazık ki, şu anki havuz medyasının malum gazetelerinden biri, sırf haberi okutmak için atılmış ucuz bir manşet, haberine attığı başlığın inceliği de içine daldığı iktidar havuzu kadar "kaba" oluyor sonuçta!!!!!


26 NİSAN 2003... CİHAN DEMİRCİ'NİN DE KONUŞMACI OLARAK KATILDIĞI "MUZAFFER İZGÜ 70 YAŞINDA" SÖYLEŞİSİ SONRASINDA İZMİR TÜYAP'TA...

Daha iki hafta önce 2. ölüm yıldönümünde Foça'da ne acıdır ki anamadığımız sevgili Tarık Dursun K. ağabey düştü aklıma... Aralarında sadece 2 yaş vardır bildiğim. O da çok sevdiği eşinin ardından ciddi bir sarsılma yaşamış ve bu sarsılma sonucunda Parkinson hastalığına yakalanmıştı.


12 EYLÜL 2013... FOÇA BEŞKAPILAR KALESİNDE GERÇEKLEŞEN "GÜLMECE VE YAŞAM" BAŞLIKLI SÖYLEŞİ SONUNDA; CİHAN DEMİRCİ, FOÇA BELEDİYE BAŞKANI, MUZAFFER İZGÜ VE SEMİH POROY...



Yazarlıkta çok uzun bir maratonun koşucusu olan, çocuk yaşta elime aldığım Akbaba dergilerindeki mizah öyküleriyle adını ilk kez duyduğum, sonrasında dostluğunu paylaştığım sevgili Muzaffer İzgü, ürettiği 154 kitap ve binlerce etkinliğe imza atarak, kitaplarıyla şehir-şehir koşturduğu bu ülkede bir yazarın ulaşabileceği en tepe noktaya ulaşmış, yaşarken onore edilmiş, değer bulmuş, itibar görmüş, sevilmiş, okunmuş, benimsenmiş gülmecesinde de toplumcu, muhalif bir yazardır. Son anlarına dek, okul-okul koşturup çocuk edebiyatına ömrünü verdi. Onun gidişiyle mizah edebiyatımızda da bir dönem noktalandı adeta... Edebiyatımıza kattıklarına, yoğun emeğine, direncine, üretimine ve her daim o sevimli, tonton haline kısacası anısına "gülmece" dolusu sevgiyle...

Cihan Demirci (26 Ağustos 2017) 


MUZAFFER İZGÜ'LÜ ANILARDAN ANLAR... 



OCAK 2002... KONAK BELEDİYESİ İZMİR ÖYKÜ GÜNLERİNDE..




Hiç yorum yok: