05 Mart 2009

Aşağıda okuyacağınız yazı, henüz AKP'nin iktidarda bile olmadığı 2002 yılının Nisan ayında yazıldı ve 14 Nisan 2002 tarihinde o zamanlar yazı yazdığım Radikal'in pazar eki Radikal-2 gazetesinde yayınlandı. "DAMDAKİ MİZAHÇI" Cihan Demirci olarak ne yazık ki, gene o günlerden bugünleri gayet güzel görmüşüz... Yoksa işimiz bu mu bizim, neleri görüp, acısını yaşamadık ki?.. Mizah dediğiniz güzelliğin insana en acı yanı budur zaten, pek çok şeyi, ağzı açık toplumdan önce görür, derin bir uykuda olan Sosyologlara taş çıkartma pahasına yazarsınız, lakin mizahtır denir gülünür-geçilir, sonra iş işten geçer, derken aradan yıllar geçer, kredi kartı borcu olanın önüne gelen PTT şubesini soymaya kalktığı şu günlerde bir okurunuz arşivine koyduğu bu yazıyı size 7 yıl sonra yollar ve anımsatır... Sahi bu yazımı, "Hayata Düşen Yalana Sarılır" adlı kitabıma da koymuştum... O HALDE; 2002 NİSAN'IN DA YAZILDIĞINI DÜŞÜNEREK OKUYALIM...

BUYRUN 'HALK TİPİ'
SOYGUN DÖNEMİNE!
Yıllardır “Hortumcu kültürü” altında yetişen bir halk sonunda kendi soygunlarına başladı...

Başka türlüsünü beklemek çok saflık olurdu zaten... Uzun yıllardır “Hortumcu” baskısı altında yaşayan ve ciddi “Hortumcu kültürü” alan bir halk sonunda beklenen sosyal patlamayı “soygun” anlamında yapmaya başladı!.. Bilmem farkında mısınız? Son birkaç aydır ardı ardına soyulan bankalar, restoranlar, işyerlerinde hayatımızın bir dipnotu gözümüze çarpıyor. Bu soygunları yapanlar öyle mesleki anlamda yetişmiş, bu işin okulundan çıkmış, profesyonel soyguncu filan değiller. Bu soygunların çoğunu yaşadığı ekonomik çöküntü içersinde artık ne yapacağını şaşırıp kalmış ve yıllardır beslendiği “soygun” kültürünü alaylı bir şekilde içinde hisseden bir dönemin insanları yapıyor! Yani içine girdiğimiz “Yeni soygun dönemi” bize açıkçası; “Halk tipi” bir soygun döneminin fena halde başladığını gösteriyor...

Uzun yıllardır ülkesindeki hortumcuların ve kalbur üstü, büyük soyguncuların önce sahibi olup sonra da hortumladığı sürüsüne bereket bankayı gören, ardı ardına soyulup içi boşaltılan devlet kurumlarının halini yakından izleyen bir halkın medyanın da bilinçsiz yayın desteğiyle aldığı o derin “Hortumcu kültürü” sonunda topluma halk soygunları olarak geri dönmeye başladı!..
“Halk Soygun Fabrikası” üretimde!

Tıpkı “Halk Ekmek Fabrikası” gibi bundan böyle ülkedeki bozuk düzenin hayat fırınlarından “Halk Soygun Fabrikası” etiketiyle sıcak sıcak, el yakan, hayat yakan, mideye oturan soyguncu üretileceğe benziyor. İşin aslı, sabahın beşinde halk ekmek büfeleri önünde ucuz ekmek kuyruğuna giren bir ülkenin çaresiz insanları, aynı sabahın beşinde bu kez soymak için banka önlerinde kuyruğa girme durumuna davul-zurna gürültüsüyle, bas bas bağıra bağıra yaklaşıyorlar...
Bu ülkede hortumcunun, dolandırıcının, soyguncunun her zaman kollandığını, ödüllendirildiğini, itibar gördüğünü, bu ülkenin onunla gurur duyduğunu içinde biriktiren bir halkın öfkesi eline oyuncak tabanca geçirenin banka soymaya kalkıştığı karanlık bir çizgiye doğru hızla geliverdi ansızın. Zaten ülke bir süredir “Büyük hortumcu” bulmakta da zorlanır bir hale gelmişti. Çünkü nihayetinde de bu ülkenin belli bir hortumcu kapasitesi vardı ve bu kapasite fazlasıyla kullanılmış, dolmuş hatta taşmıştı bile. İşte böylece büyük hortumcu soygunlarının tıkanmaya başladığı bir döneme gelinirken sıra artık “Sıradan vatandaşa” geldi...
Vatandaş soygunda bile daha insaflı!

Şimdi “Halk Tipi Soygun” zamanıdır! Üstelik bu halk tipi soygunlarda dikkati çeken önemli bir unsur, vatandaşın soygunda bile daha insaf sahibi olmasıdır. Örneğin, kasasında aslında 65 milyar olan bir bankaya dalan gözü dönmüş bir vatandaş, kendisine 24 milyar verildiğinde bunu alıp gidebiliyor. Vatandaş soygunda bile ne versen onu alıyor aslında. Vatandaş “Halk tipi” soygununda bile yetinmeyi biliyor. Örneğin, o soymaya kalktığı bankayı aslında ondan daha önce bankanın sahibi çok daha acımasızca soymuştu belki de. Adam kendi bankasını kasada bir kuruş bırakmamacasına soyarken, vatandaş burada da farkını göstererek daha insaflı soygunlar yapıyor ve kasada paranın çoğunu bırakabiliyor!..
Kolay mı, bu halk son yirmi küsur yıldır ne soygunlar, ne dolandırıcılıklar, ne üçkağıtçılıklar görerek büyüdü, serpildi, olgunlaştı ve sonunda kimisi oyuncakta olsa silahı eline alıp bankalara daldı işte!.. Ama sıradan vatandaşın atladığı önemli bir husus var ki, eğer sıradan bir vatandaş olarak soygun yapıyorsanız işiniz pek de kolay değildir bu ülkede... Arkasını sağlama almış büsbüyük hortumcular gibi kollanmazsınız içeri attıklarında sizi!.. Yani sıradan vatandaşın soygununda ciddi riskler var. Örneğin; Kartal cezaevinin beş yıldızlı lüksü beklemiyor onu içerde, ne de olsa arkası olmayan, sıradan bir vatandaş o. Hamiline yakini olan devlet katından bastırılmış bir kartviziti yok ne de olsa!..

Ama vatandaşın bunları düşünecek hali filan yok. O dönen gözüyle yeni bir döneme imzasını atmaya başlıyor. Bu dönem aslında ilk işaretlerini “Kapkaç terörü” denen çanta götürücülerle vermişti ama pek kimseler farkına varmadı işin. Çanta kaparak başlayan bir süreç şimdilerde banka veznesi önünde kasadakileri çantaya doldurarak sürüyor. Vatandaş, belki de emekli babasının üç kuruş emekli maaşı için önünde saatlerce ayakta kuyrukta dikildiği, bazen dayanamayıp kuyruğu titrettiği bir bankaya dalıp onu soyuyor belki de şimdi. Belki adam bankaya halk tipi soygun için girdiği sıralarda, karısı da halk ekmek önünde ekmek sırasında o anda. Karısı uzattığı torbaya onlarca ekmek doldurturken, kocası da uzattığı çantaya milyarlarca lira doldurtuyor...

Böylece son yirmi küsur yıldır ciddi bir talan mevsimi yaşayan bir ülke, artık sıradan halkının da, küçük de olsa soygunlara katılmasıyla tam anlamıyla bir “Soygun şenliği” yaşıyor!.. Bu da çok yakın bir gelecekte halkın içinden de daha bilinçli soyguncular yetişeceğini ve giderek bu alanda el altından özel eğitim kurumları bile oluşacağını gösteriyor. Çünkü hem gerekli soygun potansiyeli, hem de potansiyel soyguncu fazlasıyla var bu ülkede...

Gidişata bakarak şunu söyleyebiliriz; yakında aynı bankaya giren iki halk tipi soyguncunun arasında şu cümle duyulacak: “Vay hayırsııız vaaaay!.. Ulan aynı bankayı soymasak bu hayat gailesinde görüşeceğimiz yoktu beee!”
Eee ne de olsa aynı hortum ülkesinden tanışıyoruz...

(Cihan Demirci Radikal-2 Gazetesi - 14 Nisan 2002)

BU YAZININ RADİKAL GAZETESİNDEKİ LİNK ADRESİ:

Hiç yorum yok: