17 Nisan 2008

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ

MİZAHÇI CİHAN DEĞER

"Geçmiş Zaman Olur ki, Mizahçı Cihan Değer" başlıklı köşemizde, bugün İzmir'de çekilmiş, 1996 yılının Mayıs ayından kalma bir fotoğraf var...

Zaman nasıl da hızla akıyor...Kum saatinin kumlarında da plaj kumu kullanılıyor artık sanırım!.. Yukardaki fotoğraf İzmir'den, 1996 yılının 18 Mayıs gününden kalma... İZMİR... 1 yıldır gidemediğim sevgili İzmir...Ne çok severim seni... İlk kez 1971 yılında, Akdeniz Oyunlarının yapıldığı bir sırada gitmiştim İzmir'e ailemle... Henüz 8 yaşındaki bu gidişte çarpılmıştım İzmir'e... Sonra pek çok kez daha gittikten sonra, İzmir adına önemli bir milat geldi benim için... Tarih: 20 Mayıs 1995'ti... Denizli'deki bir imza gününden dönüşte İzmir'deydim... Kitapçı arkadaşım Ercan Günaydın karşıladı beni. Karşılayış o karşılayış... Ercan'la 10 yılı aşkın bir süre İzmir'in altını-üstüne getirdik, düzenlemediğimiz etkinlik, gitmediğimiz çok az okul kaldı... Ne söyleşiler, ne şenlikler, ne imza günleri... Sonra AKP'li günlerle birlikte başlayan bir süreç dümdüz etti her şeyi...

Lafı uzattım ama İzmir olunca söz konusu laf uzar bende... 1 yıldır gidemediğim sevgili İzmir'e, çok yakında İzmir Tüyap Kitap fuarı sayesinde bir kez daha yeniden gidecekken bu fotoğraf geçti birden elime... 1996 yılı Mayısında Kemeraltındaki Ercan Kitabevinde çekilmiş... Tarih: 18 Mayıs 1996... İki liseli kız öğrencinin arasındayım... Bu fotoğraftan bir kaç gün önce onların okuluna söyleşiye gitmiştim. Okulun adı: Selma Yiğitalp Lisesiydi... Temel Güralp adında müthiş bir edebiyat öğretmeni sayesinde 3-4 kez gittim daha bu okula... Okullarındaki söyleşide sanat yeteneği olanların İstanbul'a gelmesine kilitlenmişti bir ara konu. Bu iki liseli kız, bir kaç gün sonra Ercan Kitabevine gelerek, oyuncu olma isteklerini, İstanbul düşlerini anlatmışlardı bana... Bu fotoğraf çekildiğinde 16 yaşında filan olmamalılar... Önce solumda duran geldi İstanbul'a... Müjdat Gezen Sanat Merkezine girdi. Birinci sınıfın sonunda okuldan atılan öğrenciler arasında yer aldı. Sonra tiyatro oyunculuğuna soyundu. Hemen evlendi, hemen boşandı. Baş döndüren bir trafik içinde İstanbul girdabındaydı... Sonra Avrupa Yakasında oynadı. Oha oldu, çüş oldu...Komedyen olmaktı derdi... Ne kadar olabildi, onu ben söylemeyeyim... Şimdilerde reyting çarkının içindeki sıradan bir çocuk dizisinde oynuyor Fox televizyonunda... Sağımdaki liseli kız ise sınıf arkadaşından daha sonra geldi İstanbula... Adımlarını ona göre daha yavaş, daha emin attı sanki...Yani bana öyle gibi geldi... Üniversiteyi bitirdi...Dizilerde oynamaya başladı. Yabancı Damat dizisindeki başrolü epeyce dikkat çekti. Şu aralar ne yazık ki, suyu çıkmış bir senaryoya sahip, çok kötü bir karadeniz dizisinde "Fadime"yi oynuyor... Adları mı?.. Solumdaki Evrim Akın, sağımdaki ise Nehir Erdoğan'dı bu liseli kızların... İzmirliydiler ama biri Ankara'dan, diğeri Malatya'dan gelmiş ailelerin kızlarıydılar... İzmir pek çokları gibi onları kesmedi. İstanbul çukurundaki filmaskop yaşamları tüm hızıyla sürüyor... Onlar gene şanslı olanlarından... Sahi ortada duran bendeniz "Damdaki Mizahçı"ya gelince yazar-çizer olmak gibi yanlış bir iş seçtiği için, başkalarına akıl zerresi düşürse, onların hayatlarına küçük izler bıraksa da kendine pek hayrı olmuyor... Yaşam savaşı aynen sürüyor... Ne de olsa bu ülkede konkasör formenliğiinden sonra en yapılmayacak işi yapıyor!.. Eeee geçmiş zaman olur, damdaki mizahçı da buna değer işte böyleeeee!..

Evrim Akın-Cihan Demirci-Nehir Erdoğan (İzmirde-Ercan Kitabevi anısı-18 MAYIS 1996)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

müthiş yazı teşekkürler.

Adsız dedi ki...

müthiş yazı teşekkürler.