05 Aralık 2007

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ
MİZAHİ CİHAN DEĞER!

DAKTİLOLU YILLARIMIZ...
Geçenlerde dam üstünde eskiden nasıl yazdığımızı düşünürken elime yukardaki şu "daktilolu" resmim geçti... Birden dalıp gitti gözlerim, bulunduğum dam üstünde... Son günlerde zaten gözlerim ya dalıp gidiyor, ya da kararıyor, düşüyorum bir yerlere..."DAMDAKİ MİZAHÇI" olmak kolay değil... Bedelini ödüyoruz belli ki!..
Yukardaki fotoğrafın yılını düşündüm... Sonra baktım ki, arkasına not etmişim... 1988 yılında, MAZETE adlı mizah ekini, meslektaşım Sinan Gürdağcık'la birlikte hazırladığımız yıllardan kalma... Yani nerdeyse 20 yıl öncesi... O yıllarda Hürriyet gazetesi, "Gazete" adında adı gibi kötü bir kaderi olan bir gazete çıkarmıştı... Bugünün Posta'sından hallice bir gazeteydi ve 1 milyona yakın satıyordu... İşte "Gazete" adlı bu gazeteye biz de "Mazete" adında, Cumartesi günleri verilen bir mizah eki yapıyorduk... Cağaloğlu yokuşundaki o ünlü Cemal Nadir sokaktaydı yerimiz. Bir odadan oluşuyordu. 4 masamız vardı sanırım... İşte o amsalardan birinde derginin nerdeyse tüm yazılarını yazdığım (epeyce de çizdiğim) bir dönemden kalma bu daktilolu fotoğraf...
Daktilo... Onunla ilk kez ne zaman tanıştım acaba?.. Babamın daktilosunu ondan gizli gizli açıp şiirlerimi ve yazılarımı temize çektiğim dönemlerde olsa gerek. Yani ilkokul 5. sınıf gibi filan... Yani 1973-74... O yıllardan başlayarak daktilo girdi yaşamıma... Sonra 70'lerin sonunda sürekli kullanır oldum. Derken kendime ait bir daktilom oldu 80'lerin hemen başlarında... Şimdi düşünüyorum da, ne çileler çekmişiz daktiloyla... Yanlış yazarsın, "daksil" denen rezil bir beyaz kapatıcıyla kapatırsın, yarısı da parmağına bulaşır bu beyaz kapatıcının. O yıllarda yazarların parmakları ve tırnakları beyazlardı. Yani birinin yazar olduğunu parmağının ya da tırnağının beyazlamasından anlayabilirdiniz...
"ÇAT ÇUT" sesleri altında, acayip bir gürültü yaratırdı daktilo... Yanlışlar arttığında kapatıcı da yetmez, kağıdı çekip, yırtıp çöpe atarsın....Geceleri yazarken, gürültü olmasın daha doğrusu gürültü sesi azalsın diye, daktilonun altına havlu koyardık biz... Sanki daktiloda yazmak daha heyecanlı bir işti... Daktiloda yazarken tuhaf bir heyecan yaşardı insan...
Sonra... 90'lı yıllar geldi... Daktilo, üvey evlat gibi kalakaldı öylece.... Eski kuşak yazarlar epeyce direndiler daktiloyla yazmaya devam etmek için... Dünya üzerinde insanların yaşamlarını değiştiren teknolojik buluşların arka arkaya patladığı ve yaşamımıza girdiği 90'lı yıllardı onlar...
1991 yılında ilk bilgisayarım olan Amiga-Commodore'u almıştım. Aslında oyun bilgisayarıydı bu. Bizim için yeni bir eğlenceydi. Ben bu arada daktilo kullanmaya devam ettim. 1985'ten 1996'ya dek yazdığım kitaplar hep daktiloyla yazılmıştır... Tam 6 yıl bilgisayarı sadece bir oyun aracı olarak kullandıktan sonra 1997 yılında sanırım 3. daktilom olan daktiloyu emekliye ayırarak bir masa üstü bilgisayara geçtim. İşte o gün bugündür sadece bilgisayarın klavyesinde geziniyor parmaklarım... 10 yıl geride kalmış daktiloyu yaşamımdan tamamen çıkaralı. Şimdilerde daktiloyu hiç tanımamış, hiç kullanmamış bir bilgisayar kuşağı var ortalıkta... Tıpkı plak, pikap nedir bilmedikleri gibi daktiloyu da bilmeyen bir kuşak...
Daktilomla bazen ardiye odasında göz göze geliyoruz... Onu her gördüğümde benden de yalnızlar olduğunu anlıyorum bir kez daha... Bana kötü kötü bakıyor daktilom... Belli ki içinden "Birgün seni de emekli edip, atacaklar bir köşeye, o zaman görüşürüz" filan diyor...
Daktilodan bilgisayara geçtiğim için yazı yazma hızım gayet iyidir benim... Ne de olsa 30 yıldır aralıksız tuşlarda dolaşıyor bu parmaklar... Derken ellerime ve parmaklarıma bakıyorum... Tırnaklarımın "daksil" yüzünden beyazlamadığı yıllardayım... Tırnaklarım beyazlamıyor ama sanırım artık o beyazlar daha çok saçlarda var... Üstelik bunlar daksille kapatmak istemediğim beyazlar...
İşte bir eski daktilolu fotoğraf bunları düşündürdü Damdaki Mizahçınıza... Eeeee ne demiştik: "Geçmiş zaman olur, mizahi Cihan değeeeeeeeeer!.."

Gene 1988'den bir anı, Mazete mizah ekinde çalışırken...

Hiç yorum yok: