14 Mart 2007

Damdaki Mizahçı'nın kitaplığından...
TEK KALEMDE ŞAMPİYON!
ADI: MUSTAFA KIRAN

Bütün masum duruşuyla, dostluğundan
büyük keyif aldığım sevgili Mustafa Kıran...

Aklımda yanlış kalmadıysa Mustafa Kıran’la ilk kez kitap imzalatmak için yaklaşan mizah meraklısı bir okur olarak İstanbul Tüyap Kitap Fuarında tanışmıştık. 90’lı yılların ortalarıydı. Özellikle bu tür kitap fuarlarında bazı kişilerle her defasında yeniden tanışır, bir sonraki tanışmaya dek hep yeniden tanışırsınız. Tanışırsınız da tanışırsınız ama aslında bir türlü tanışamazsınız. Oysa sevgili Mustafa Kıran’la tanıştığımız anda tanışmış ve kısa sürede 40 yıllık dost modunun içine girmiştik bile. Öncelikle çok sevdiğim özelliklere sahipti. Mizahı çok seviyordu, mizah yazmayı deniyordu ve o çok ciddi duran dış görüntüsünün altında hayatla harmanlanmış muzip bir mizah adamı yatıyordu. Ciddi görüntü altında yatan bir mizah bence mizahın doruk noktasıdır.

Sadece bu değil tabii ki… Üstelik gıpta ettiğim derecede fazla dil biliyordu. Bu yazı yazılırken artmamışsa 8 dil bilen bir insandı Mustafa Kıran... Kendi dilini konuşamayanların ülkesinde 8 dil bilmek seksensekiz kez altı çizilmesi gereken bir özelliktir. Ve tabii bizi kaynaştıran başka bir özellik, Mustafa’nın da sağlam bir Fenerbahçe’li oluşuydu. Fenerbahçeliliği öylesine sağlamdı ki, Fenerbahçe’nin yabancı 3 teknik direktörüne tercümanlık yapmıştı. Bizim adımıza tercüman olmuştu onlara! Sizler Mustafa Kıran’ı, bu tercümanlığı sırasında ekrana sıkça yansıyan görüntüsüyle tanıdınız... Derken Mustafa Kıran’ın keyifle dinlediğim o radyoculuk günleri başladı. Benim gibi caz müziği tutkunu olduğunu da o dönem öğrendim. Al sana bir artı daha!.. Bir radyo programına konuk olduğumda, mizahı çaktırmadan ciddiye alan ama mütevazılığı asla elden bırakmayan sağlam bir portreyi bulmuştum karşımda.

Sevgili Mustafa Kıran, bir dönem uzun süre bana yazı örneklerini faksladı. Mizah yazılarından oluşan bir kitap yapmak için yanıp tutuşan bir döneme girdi. Ancak mizahın giderek “geriye” düştüğü bir döneme girmiştik ikibinli yıllarla birlikte. Yayınevlerinin mizah kitaplarına burun kıvırmaya başladığı günlere düşmüştük. Bu konuda epeyce tecrübesi olan bir “dostu” olarak, yol alabilmesi için, ona mizah yazılarından önce, Fenerbahçe’de tercümanlık yaptığı dönemde yaşadıklarını kitaplaştırmasını önerdim. Ve sevgili Mustafa Kıran epeyce bir uğraştan sonra geçen yılın sonlarında ilk kitabı “TEK KALEMDE ŞAMPİYON”u yayınladı. Ancak Mustafa bununla da yetinmedi ve bu kitabın hemen ardından, ikinci gol geldi!.. Geçtiğimiz ay, bu kez felsefi bir harmanla yoğurduğu mizahi denemelerini “HAYAT UYKUMU KAÇIRDI” adıyla kitaplaştırdı.

Sevgili Mustafa’nın bana ilettiği, hazırlık serüvenlerini epeyce bildiğim bu iki kitabı arka arkaya özel bir keyifle okudum. Öncelikle “Tek Kalemde Şampiyon”dan bahsedeceğim. (Kitabın alt başlığı: Fenerbahçe Günlüğü) Kitap Mustafa Kıran’ın Fenerbahçe’de tercümanlık yaptığı üç dönemi anlatıyor. Mustafa Kıran’ın tercümanlık macerası 1995’te Parreira döneminde başlıyor. Bence Fenerbahçe’ye Didi’den sonra gelmiş en büyük teknik direktör olan Carlos Alberto Parreira döneminde 1 yıl kadar tercümanlık yapan Kıran, bize pek de bilmediğimiz meşin yuvarlak ötesini, saha arkasını anlatıyor samimi bir üslupla. Belli ki, Parreira’yı o da bizler gibi çok sevmiş. Hatta tercümanlık yaptığı 3 teknik direktör içinde bir numarası haklı olarak o olmuş. Ne de olsa şampiyonlukla bir sezonun teknik adamıydı. Kıran, bize Parreira’yı büyük yapan özellikleri anlatıyor bu bölümün satır aralarında. Derken 9 ay kadar süren, çok da keyif almadığı belli olan bir başka teknik direktör dönemi başlıyor kitapta: Sabastiao Lazaroni dönemi…Hani şu makarna çeşidi gibi adı olan, biz Fenerbahçelilerin Parreira’dan sonra gelen kalite düşüklüğü nedeniyle pek de ısınamadığı bir başka Brezilyalı. (Hani şu andaki Zico’yu onun ekürisi gibi görüyorum doğrusu!) Mustafa da pek ısınamamış ki bu dönemi epeyce kısa anlatmış. Kitabın 3. teknik direktörü ise, Kıran’ın son tercümanlık macerası olan; Werner Lorant. 1 yıla yakın süren bu tercümanlık döneminde, dönemin önemli oyuncuları Ortega ve Washington’la ilgili bölümlerden, kilo maceralı Avusturya kampına dek uzanan anılar var. Kitabın son bölümü ise “Tercümanınızın Günlüğü” başlığını taşıyor. Mustafa Kıran, bu bir solukta okunan bu keyifli kitabı; Tanıştığımıza memnun oldum. Umarım hislerinize bir parça tercüman olabilmişimdir” diyerek bitiriyor.

Kitabın arkasında görüşleri yazılı olan Parreira’nın da altını çizdiği gibi fazlasıyla “orijinal” bir insan Mustafa Kıran. Ortalığı dört bir yandan "kopya" insanların sardığı bir dönemde ilaç gibi geliyor insana... Gazanfer Özcan’ın dediği gibi “Adam gibi adam”… Şimdilerde, insan malzemesi hızla kirlenen ve her alanda korkunç bir çözülmeye giren bu ülkede, o sayıları gittikçe azalan “Adam” gibi adamlardan biri. Fenerbahçeli olmanız da şart değil, o henüz size “tercüman” olmadıysa Elma Yayınları’ndan çıkan bu kitap sizi en yakın saha kenarında, hem de ısınmış bir halde bekliyor… Onun diğer golüne, şey yani diğer kitabına da daha sonra, bir başka yazıda değineceğim... Damdaki Mizahçı’dan söylemesi…

DAMDAKİ MİZAHÇI Cihan Demirci

Hiç yorum yok: