05 Ocak 2007

Aşağıdaki yazı, "GAZETE KADIKÖY"ün 359. sayısında (22 Aralık-28 Aralık 2006) İhsan Kale imzasıyla yayınlandı...
Cihan Demirci’den sarsıcı bir kara-mizah kitabı:
“Türk’ün Türk’ten Başka Düşmanı Yoktur”
İHSAN KALE
Cihan Demirci, Kadıköylü olmanın altını çizen bir yazar. Ürettikçe üretiyor. Televizyon senaristi olarak pek çok nitelikli dizi senaryosu yazabilecek bir kalem iken, varolan kirli reyting düzeninden nefret ettiği için TV dünyasından uzak duruyor. Dergilerde, gazetelerde, internetteki blogunda ve tabi kitaplarda karşımıza çıkıyor. Yeni kitabı: “Türk’ün Türk’ten Başka Düşmanı Yoktur”u geçen hafta sonu bir solukta okurken, bu kitabın henüz 44’üne gelmiş bir yazarın 31. kitabı olduğunu fark ettim. Son 21 yılda yayınlamış Demirci bu 31 kitabı. Cihan Demirci, çocukluğumuzdan başlayarak kulağımıza üflenen “Türk’ün türkten başka dostu yoktur” saplantısına karşı duruyor bu kitaptaki sarsıcı ve çarpıcı kara-mizah denemeleriyle…

Kitapta yer alan 28 deneme yazısını okurken, içine düştüğümüz gerici ve kokuşmuş düzende, cesur bir kalemle karşı karşıya olduğumuzu hissettiriyor bizlere. Mizahının samimi diliyle, yanlış bildiğimiz o malum cümlenin içimizi acıtan doğru şeklini söylüyor: "TÜRK'ÜN TÜRK'TEN BAŞKA DÜŞMANI YOKTUR"
O; “Damdaki Mizahçı”
26 yılı geride bıraktığı yazarlık yaşamında bugüne dek romandan, denemeye, mizah yazılarından öyküye, şiirden çocuk yazınına, incelemeden biyografiye dek pek çok türde kitapları bulunan, mizah edebiyatımızın özgün kalemlerinden Cihan Demirci, bu kitaptaki yazılarını “Damdaki Mizahçı” kimliğiyle yazmış. Cihan Demirci, ülkesindeki kirlenme ve kokuşma dayanılmaz bir hal almaya başlayınca, aşağılara daha fazla dayanamayıp, yıllar önce kendini yükseklere yani damlara atmıştı. O günden beri, o dam senin, bu dam benim dolaşan bir damagogtu o artık!.. O bu dama atlamaya değil, olan-biten hiçbir şeyi atlamamaya çıkmıştı!.. Dam üstünde ince bir gözlem gücüyle yazılan yazılan; “Türk’ün Türk’ten Başka Düşmanı Yoktur”daki yazılar epeydir kendinden uzaklaşmış bizlere bizi, sizlere sizi anlatırken, yanlışlarımızı-ikiyüzlülüklerimizi-sahtekarlıklarımızı-tuhaflıklarımızı-çirkinliklerimizi-acayipliklerimizi-hatalarımızı-yalanlarımızı-dolanlarımızı mizahın o benzersiz gücüyle, en çıplak haliyle yüzümüze vuruyor, çevremizde sürekli düşman aramaktansa hemen aynaya bakmamızı öneriyor.

Üstelik kitabın adındaki ironiden de anlaşılacağı tüm bunları; Cihan Demirci usulü sarsıcı bir kara-mizahla yapıyor. Kitap baştan sona, “Türklük” hallerimiz üzerine yazılmış silkeleyici yazılarla dolu. Sanki dibe vurmuş bir toplumun kara-mizah antoljisi. Demirci, dünya üzerinde kendi kendisine bu denli zarar veren, kendi kendisini bu denli baltalayan, kendi kendisini bu denli yiyip bitiren bir başka toplum daha olduğuna inanmıyor ve o yüzden kara mizah gözlüklerini takarak; “Bizim gibi bir toplumun ne düşmana, ne de dış güçlere zerre kadar ihtiyacı yok, düşmanlıkta biz bize yeteriz” diyor bu 208 sayfalık kitapta yazdıklarında…

Bulut Yayınları tarafından yayınlanan bu kitap; sarsıcı, silkeleyici, kendine getirici, sorgulayıcı, katkısız, şekersiz, edebi bir tadı olan, popülist kültüre yenik düşmemiş, bozulmamış, kısacası organik bir mizahı hala sevenler için kaçırılmayacak bir çalışma..(yazarın blog adresi: http://damdakimizahci.blogspot.com)

Hiç yorum yok: