12 Eylül 2006

'Maganda kurşunu' sezonu!

Her gün rastladığımız maganda kurşunu haberleri...

Bugün bulunduğum damın üzeri oldukça tehlikeli. Neden derseniz, zira bulunduğum damın yakınlarında bir açık hava düğünü var! Bu satırları ülkemizi pek de tanımayan bir yabancıya okursanız, zavallı şaşırır ve size sorar: “Ben anlayamadı, bir düğünde ne tehlike olabilir ki?” Bir yabancı bu işin içinden çıkamaz, düşünür durur. Acaba damat ya da gelin yanlış karar verdiklerini anladılar da vazgeçmek mi istiyorlar, tehlikeden kasıt bu mu?.. Amaaaaa, içimizden biri bu soruyu asla sormaz. Çünkü bu ülkede akla ziyan pek çok şeyin bulunduğunu bilen her Türk, özellikle de yaz aylarındaki açık hava düğünlerinin “maganda kurşunsuz” geçmediğinin farkındadır.

Malumunuz bu yaz mevsimi de, adına; “maganda kurşunu” deyip geçtiğimiz kurşunlar açısından epeyce verimli geçti. Televizyon haberlerinde, ya da gazete sayfalarında her gün bir “maganda” kurbanıyla karşılaşmak artık kimseyi şaşırtmıyor. Bu konuda mizah öyküsünü aratmayacak bir tv haberini hiç unutmuyorum… Bundan 7 yıl kadar önce Denizli’de H. K. adlı bir vatandaş gece bir açık hava düğününe gitmişti. O gece de düğünde gene eline silah alanlar sağa-sola rastgele ateş etti durdu. H.K. silah atışları şey yani düğün bitince evine geri döndü ve yattı. Fakat adamcağız ertesi gün müthiş bir baş ağrısıyla kalktı. Üzerinde anlatılmaz bir ağırlık vardı. Ağrılar geçmeyince hastaneye gidip röntgen çektirdi. Röntgen sonucunda H.K.’nın kafatasında bir mermi olduğu görüldü!..Yani anlayacağınız; H.K.’nın başına ağrı girmese kafasına düğünde giren kurşunu belki de hiç fark etmeyecekti… Bu haber bana durumumuzun sadece magandalar açısından vahim olmadığını, kurşun yiyen vatandaşlar açısından da epeyce vahim bir halde olduğumuzu göstermişti…

Tabi aradan geçen yıllar içinde “maganda kurşunu” denen şey kanıksadığımız haberlerden biri haline geldi. Bu tür cinayetlere sesinizi biraz yükselttiğinizde, bazı milletvekilleri, insanın tüylerini diken diken yaparak; “Vatandaşı silahtan soğutmayın” diyebiliyordu ne de olsa!.. Oysa vatandaşın silahtan soğuduğu filan yoktu. Magandalığı ilke edinmiş vatandaş, her düğünü kana bulamadan rahat etmiyordu sanki. Soğumayan daha çok düğünlerdeki limonatalardı artık.

İş öyle bir noktaya geldi ki, açık havadaki düğünlere artık “Kır Düğünü” demenin bir anlamı yok. Bunların adını bir kere “Vur Düğünü” koyalım… Bu düğünlere gidenlere devletimiz ne zaman sahip çıkıp da, kask, çelik yelek filan dağıtacak acaba? Aklıma bir karikatür esprisi geliyor… Düşünün yeni evli bir çiftin arabası gidiyor, arkalarındaki plakada; “Maganda kurşunsuz evlendik Mutluyuz!” yazıyor mesela!.. Ya da bir başka acı espri… Maganda görünümlü damat adayı, oturduğu bankta, evleneceği köylü kızın elini tutmuş şöyle diyor: “Pakize, sana dillere destan bir düğün yapıcam… Bizim düğünümüzde öyle kazara bir-iki kişi filan değil onlarca insan Kaleşnikofla taranacak, üzerlerine bomba atılacak, vahşetin en kralı olacak!.. Seni sedyelerde taşıtıcam!..”

Vaziyet gerçekten vahim… Açık havada düğüne giden birinin durumu Lübnan’da ya da Irak’ta bombalar altında yaşayanlar kadar riskli bu ülkede. Oynattıkları dizilerle insanları yıllardır şiddet manyağı yapanlar, ya da insanımızın cahil kalmasının kendilerine “oy” olarak geri döneceğini düşünerek onu bu 'cahil' haliyle sürekli “üreme”ye teşvik edenler bu ölümler karşısında kıpırdayan birkaç kıla sahipler midir acaba?.. Özellikle de, evlilik çağına gelmiş zavallı kızlar gidiyor son zamanlarda bu maganda kurşunlarıyla. Öyle bir ülkedeyiz ki, şimdi diyeceksiniz ki, o zavallı kız başkasının düğünündeki maganda kurşunundan kurtulsa ne olacak, yarın kendi düğünü sonrasında 'Töre kurşunu' yok mu sırada?.. Bu arada yakındaki düğün başladığı için bendeniz yazıyı burada bitiriyorum, sipere çekilmem gerek ne de olsa!..

(Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci'nin her ay düzenli yazı yazdığı BİZDEN HABERLER dergisinin Eylül sayısından alınan bu yazının çok daha uzun versiyonu, Damdaki mizahçının pek yakında çıkacak yeni deneme kitabında yer alacak...)

Hiç yorum yok: