24 Mart 2006

Mart kedileri Damdaki Mizahçı'ya konuştu...
Mart ayında o dam senin, bu dam benim gezerken gözümüzün zumuna kediler ilişti... Nasıl ilişmesin ki çıkarmadıkları ses yok ki kardeşim!.. Yanlarına yaklaşıp da konuşunca, bir de baktık ki onlar da aşağıdaki insanlar kadar dertli mi dertli!.. Ekonomik bir kriz Mart kedilerini de damda yakalamış anlaşılan... Damdaki kedilere bir dokunduk, bin ciyaklama, onbin miyavlama, yüzbin tıslama işittik ve hatta onlardan epeyce tırmık yedik!..
Şimdi gelin aşağıdakileri biraz aşağıda bırakıp bizler damlardaki kedilere bakalım... Bakalım onlar ne diyor, damlardaki son durum nedir?..
Mikrofonu uzattığım ilk kedinin adı; PAMUK!.. Pamuk aslında bir Van kedisi ama İstanbul damlarına düşmüş... Büyük umutlarla geldiği İstanbul damlarında aradığını bulmak bir yana hep aramadığını bulmuş!.. Kendisini damdan atlamak üzereyken bulup, şimdilik atlamaktan vazgeçirdim... Bakın Pamuk'la neler konuştuk:
- Merhaba Pamuk, Van kedisi misin?..
- Abey aslında Tatvan kedisiyim ama bana kısaca "Van" kedisi diyebilirsin...
- Seni çok bezgin görüyorum... Bu geleneksel kedi miskinliğinden mi, yoksa başka bir nedeni var mı?..
- Nasıl bezgin olmayayım abey... Van'dan ne umutlarla geldik bu şehrin damlarına... Bir Ankara kedisi yönetmene kandım... Beni sözde Vizontele-1’de oynatacaktı ama meğerse o filmin ikincisi çekileli bile yıllar olmuş!.. Büyük bir hata yaparak tam da Mart ayında düştüm bu damlara!.. Ankara kedisi yönetmenin damından geçtim ama şöhret filan olamadım. Sonra önümden bir karakedi geçti. Ben kedi de olsam karakedinin uğursuzluğuna inanırım... Önümden geçip gitse gene iyi, sonra geri dönüp beni başka damlara götürdü... O damdan, bu dama, bu damdan, şu dama derken işte bu hale geldik... Bak iki gözümün rengi bile aynı olmuş, şimdi bana kim der Van kedisi!..

- Seni bu damlara iten neydi?.. Van damlarında kendine bir Jan klod Van-Dam bulamadın mı?..
- Ne Van-dam'ı abi!.. Van damlarında insanlar yaşıyor, kedilere yer var mı kiii?.. Biz ne zaman dama çıksak, ordan aşağı atıldık... Van damlarında hayat olsaydı buraların damlarına düşer miydik?.. Sonra tam biz buranın damlarına çıktık ki, ülkede kriz çıktı dediler... Kriz meğerse dama da çıkmış!.. Bana ilk sahip olan o kriz fırsatçısı Ankara kedisinin meğerse Ankara'dan üst düzey tanıdığı kediler varmış... Anladığım kadar bunlar bürokrat kediler!.. Kaçmak isteyince beni tehdit edip; "Seni en ücra damlara sürdürürüm ona göre" dedi!..

- Ankara'nın kedileri bile acımasız yani!.. Peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsun Pamuk?..
- Valla abi, önemli olan benim ne yapacağım değil, bakalım düşen enflasyon n'apacak?.. Enflasyon da damdan düştü herhalde, biz pek hissedemedik de!.. Yeni ekonomik aşağıda tutmuş diyorlar... Palavraaa!.. Hem önemli olan bu program damda tutacak mı, hiç sanmıyorum?.. Malum hepimizi dalgalanmaya bıraktılar.. Bu dalgalanma Mart bittikten sonra da sürerse buna benim kedi canım dayanmaz... Ulaşamayacağım ekonomik programı da mundar ederim valla!.. Çaresiz kalırsam ben de gidip düşen enflasyonun üstüne atlayacağım, onu az biraz tırmıklayacağım, başka n'apayım abey?..
Van kedisi Pamuk'u damında bırakıp başka bir dama yöneliyorum... Oldukça hareketli bir dam... Kiremitler epeyce yerinden oynamış!.. Bu kez karşımdaki kedinin adı: TEKİR!.. Anlaşılan bu damın sahibi çapkın kedi Tekir'i kriz-mriz pek etkilememiş... Tekir aynı anda 5 dişi kediyle oynaşırken, icraatına biraz ara verip mikrofonumuza konuşuyor:
- Merhaba, adınızı öğrenebilir miyiz?..
- Tekir, abi...Ama balık Tekir değil, balık Tekir seven kedi Tekir!.. Sadece Tekir mi, hayır lüfer’i de pek severim, çinekop’u da abicim, açıcaksın yanında bir de Efe rakı!.. Hahhaahhaaaaa!.. N'aparsın abi kedinin dişisi bile komik kedi seviyor, hahhaahhaaaaa!.. Stand-damçı olacak kediyim ben beee!..
- Bakıyorum keyfiniz yerinde Tekir bey...Anlaşılan krizler sizi pek etkilememiş... Mart'ı eskisi gibi şaşalı yaşıyorsunuz anlaşılan?..
- Orda dur kardeşim!.. Nerdeeee o eski Mart eğlenceleriiiiii!.. Nerdeeee o eski damlararası, direklerarası günleriiiii!.. Hey gidiiii heeey!.. Bizim peder anlatırdı damlarda Nurhan Damcıoğlu'nu bile dinlermiş Mart aylarında... Ama şimdi de idare ediyoruz işte gene...
- Bu pek de idare gibi durmuyor... Dama beş hatun kedi atmışsınız Tekir bey?..
- Beş miii?.. Valla saymadım... Sayınca uğuru kaçıyor!.. Benim babam damda 15-20 götürürmüş, beş dediğin ne ki beyim?.. Ama biliyorum bunu da bulamayanlar var tabii!.. Eh biz gene de iyiyiz canım!.. Bunlardan dördü kuma aslında!..
- Damda da mı kuma vaziyetleri?..
- Damda da kuma!. Damdan kuma atlıyoruz icabında... Kuma düşünce insanın pardon kedinin canı fazla acımıyor...Hahhhaahhhaaa!.. Komik kediyim adım Şahabettin!..
- Peki nerden geliyor bu damın suyu?..
- Hortumdan beyim hortumdan!.. Bendeniz ayıptır söylemesi oldukça hortumcu bir büyüğümüzün ev kedisiydim... Aslında krallar gibi kıyak bir hayatım vardı...Çok sadık bir köpek olmadığım için, kedilik hakkımı yaniiii nankörlüğümü kullanarak sahibimi hortumladım!.. Adam öyle götürüyordu ki, bizler de evdeki kedisi, köpeği, papağanı, hemstırı, hatta su kaplumbağası olarak çaktırmadan hortumdan bir şeyler tırmıkladık işte!.. Anlayacağın hortumcuyu hortumladık!.. Şunun şurasında bir Mart'ımız var onu da çok görmeyin bize yaaa!..
Tekir kediyi de arkamızda bırakıp bu kez de oldukça bakımlı bir dişi kediye uzatıyoruz mikrofonumuzu:
- Hanfendi merhaba... Sizi tanıyabilir miyiz?.. Mart nasıl geçiyor acaba?..
- Ayyy miyyaaaaavvvvv!.. Hangi kanal bu, çekmesene beeeee!.. Çekmeseneeee!..

- Hanfendi tırmıklayın lütfen!.. Bu kanal diil, damdaki mizahçı vaziyetleri!..

- Ayy öyle söylesene, ben de televole damda sandım!.. Alkol kontrolü bile diil mi yani?.. Herhangi bir çekim yok mu şimdi, tüüüh!..
- Ne yazık ki yok hanfendi... Sizi tanıyalım biraz...
- Ayy ben dam hayatını çok seven dişi bir kediyim işteee!.. Adım Yumuk!.. Her Mart, her Mart burdayız işteee!.. Ama bu Mart inaaaaan tık yok ayoool!.. Ay bu son kriz damı da vurmuş valla!.. Bakıyorum karşıdan kelli-felli bir Sarman geliyo, hemen yanaşıyom ama beni görmüyor bile!.. Alım gücü sıfır!.. Enflasyonu tam düşmüş bunların ayol!.. Paaaat diye damdan aşağııııı!.. Pekiii aşağısı nasıl ayol?..

- Yumuk hanım işin garibi aşağıdakiler de dama çıkmak üzere, aşağı atlamak için!..
- Ayol gene biz şanslıyız desene, hiç olmazsa zaten damdayız, ay dur bakiiim bir karakedi geliyor galiba, belki onu ayartırım da uğurlu gelir, siftah yaparız ayoool!.. .
Az ilerdeki damda bu kez karşıma bir karakedi çıkıyor... Adı: KARA TIRMIK... Onun da suratından düşen bin parça... Öylesine tedirgin ki anlatamam... Konuşmak bile istemiyor... Samimiyetimi anlayınca yanaşıyor, öylesine dolu ki hemen söze giriyor:
- Oooof of!.. Bırak Mart ayında bizimle birlikte olmayı, karakediyiz diye önümüzden bile geçen yok be abicim!.. Bu Mart’ta kalakaldık öylece şu damda. Sezen abla, şarkısında ne diyordu: “Bir kedim bile yok, anlıyor musun.” Ben de diyorum ki; bir sevgilim bile yok anlıyor musun?.. Bu böyle olmuyor yaaa, şu uğursuz karakedilik karizmasını çizdirip sonunda kendimi beyaza boyatıcam herhalde, önce beyaz olucam, sonra da Beyaz abinin şovunda alıcam soluğu!..
Evet, damlarda vaziyet oldukça vahim dostlar!.. Birilerince sürekli düştüğü söylenen enflasyon sadece aşağıdaki adamlara değil, damlardaki kedilere de pek uğramamış!.. Damlarda dolaşmak artık oldukça tehlikeli!.. Her an üstünüze çaresiz bir kedi atlayabiliyor, her an bir ciğer soygunu yaşanabiliyor!.. Vatandaşa gelince düşen enflasyonla birlikte o da düştüğü için dama çıkacak enerjisi bile kalmadı... Belki de bu yüzden bizim vatandaş bir süredir artık kendini damdan aşağı atmıyor... Zaten epey aşağıda olduğu için kendini artık derinlere, diplere atıyor!..
(Mayıs ayında yayınlanacak olan: "YOK BÖYLE BİR ÜLKE - DAMDAKİ MİZAHÇI-2 adlı kitabımdan bir alıntı...)

Hiç yorum yok: