17 Nisan 2008

DAMDAKİ MİZAHÇI
YAZIYOR:
KIZILDERİLİLER
TÜRK MÜ?

Bundan birkaç yıl önce Amazon kadınlarının Samsunlu olduğu iddia edilmişti. Bir ara Eskimoların da Türk olduğunu söyledi birileri. Son zamanlarda “Türk” olanlar ise malum olunduğu üzere Kızılderililer!.. Bulunduğum damda “Oturan Boğa” misali oturup, Türk usulü bağdaş kurarak gökyüzüne doğru bakıyor ve kendi kendime soruyorum: “Yüce ulu manitu aşkına Kızılderililer Türk olabilir mi?”

Amerika’daki İndiana Üniversitesinden Prof. Denis Sinor bundan bir süre önce yaptığı açıklamayla Kızılderililerin Türk kökenli olma olasılığından bahsetti. Kızılderililerin Cengiz Han’dan kaçan Oğuz Türkleri olduğu söyleniyor. Altay dağlarından öylesine kaçmışlar ki ta Amerika’da almışlar soluğu! Yapılan araştırmalarda Kızılderililerin DNA’sıyla Türklerin DNA’sı birbirine çok yakın çıkmış! Acaba filmler karışmış olabilir mi diye düşünüyor insan… Hani bizde çok sık olur ya, en başta da eski Türk filmlerinde. Aslında benzerlikleri biraz düşünmekte yarar var.

Bakın Kızılderili şeflerine “Reis” diyoruz. Eh bizde de çete şeflerine genellikle “Reis” denir! Bu biiir… Sonra önemli bir benzerlikte şu “Dumanla haberleşme” konusunda. Malum Kızılderililer birbirleriyle dumanla haberleşirler. Bugün ülkemizdeki herhangi bir kıraathaneye girerseniz orada dumandan göz gözü görmez bir haldeyken bile birbirleriye konuşabilen genç ve işsiz Türkleri görebilirsiniz. Eh bu da ikiii…

Gelelim şimdi Kızılderililerin “Barış Çubuğu” tüttürme vaziyetine…Dünya üzerinde pek çok ülke insanı sigarayı toptan terk ederken, her geçen gün dünyanın en fazla sigara içen halklarından biri olan Türk halkı da “tüttürmeye” bayılıyor. Dünyada sigarayı en fazla içen toplumlardan biri olarak bizim de aramızda dumanla haberleştiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Eh bu da üç…

Bilindiği gibi Kızılderililer çadırda yaşarlar. Özellikle deprem ya da herhangi bir doğal afet sonrasında çadırda yaşamaya başlayan insanlarımız konutlarının bir türlü bitmemesi nedeniyle çadır hayatını zorunlu olarak benimseyip hayatlarını çadırda noktalayabilirler. Ya da öyle evlerde yaşarız ki, o evler için de çadırdan farksız diyebiliriz. Eh bu da dört…

Kızılderililer ata binmeyi pek sever. Türklerin atla ilişkisi artık ataları gibi binmek düzeyinde olmasa da altılı ganyan düzeyinde son ayağa dek sürmektedir. Bir Kızılderili kadını bile erkeği kadar ok atar. Türk kadını ok atamasa da, mutfaktan eline geçirdiği “oklava”yı gayet hızla atabilir!.. Bunlara da beş diyelim…

Mohavk Kızılderilileri’nin Anadolu’da oynanan ve arasında “uzun eşek” oyununun da bulunduğu çocuk oyunlarının 12’sinden 11′ini bilmelerine ne diyeceksiniz?.. Bilmedikleri o tek oyun “Kovboyculuk” olabilir mi? Oldu mu sana altııı…

Sonra hiç dikkat ettiniz mi, Kızılderililerle Türklerin kilim motifleri bile nerdeyse aynı… Bir Kızılderili gün içersinde epeyce “Ugh” derken, bir Türk gün içersinde epeyce “Oof” çeker. Al sana yediiii…

Yalnızca bir nokta var ki, orası pek benzemiyor… Derinin rengi… Zira Türkler en esmer hallerinde bile genellikle “Beyaz adam” kıvamındalar… Eh bu kadar benzerliğin üstüne o kadarcık fark da olsun di mi ama? Gerekirse renk vermeyiz, o farkı da kapatırız sonuçta… Ya da şöyle deriz: “Biz Kızılderiliyiz ama küçük bir farkımız var, Kızılderililerin soluk benizli cinsindeniz!..”

Ugh! Damda Oturan Mizahçı var bu yazıyı bitirmek… Gelecek aya dek kalın ulu manitu aşkına!

(Bu yazı Cihan Demirci'nin "DAMDAKİ MİZAHÇI" adıyla yazı yazdığı, BİZDEN HABERLER dergisinin, Mart 2008 sayısından alınmıştır...)

Hiç yorum yok: