14 Mayıs 2007

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİNİN
BAHAR ŞENLİĞİNDEYDİM...

Uludağ Üniversitesindeki mizah söyleşim sonrasında şenlik komitesinden Göktürk arkadaşımız plaketimi verirken...

"Damdaki Mizahçı"nız Cihan Demirci, Uludağ Üniversitesinin Bahar Şenliğine katılmak için soluğu 12 Mayıs Cumartesi günü akşamından Bursa'da aldı. Şenlik kapsamındaki söyleşim 13 Mayıs Pazar günüydü ama ben Cumartesi akşamından ulaştım Bursa-Uludağ Üniversitesine... Öncelikle şunu söylemeliyim ki, dersine iyi çalışmış öğrenci arkadaşlardan oluşan bir şenlik komitesiyle karşılaştım. Otogardan alınıp üniversite kampüsü içinde kalacağım otele getirildim. 13 Mayıs pazar sabahı, 11 civarında şenlik komitesindeki arkadaşların çalışma mekanında buldum kendimi, saat 14'teki söyleşiye dek tam 3 saat heyecanları yüzlerinden okunan üniversiteli arkadaşlarla muhabbet ettik. Bu muhabbete 11-13 arası sevgili şair dostumuz Altay Öktem de katıldı. Altay'ın şenlikteki söyleşisi benden bir saat önce, 13'teydi. Bu şenliğe katılmama önayak olan Uludağ Üniversiteli sevgili Emre arkadaşım da yalnız bırakmadı beni. Sayısız kez telefonla konuştuğumuz Birgül arkadaşımız, Yusuf, Göktürk, Hasan, Özge ve Merve'ye (ve dahi adlarını bilemediğim diğer arkadaşlara) içten ilgileri ve samimi ve sıcak yaklaşımları için çok teşekkür ediyorum. Üniversitelerin giderek sadece "konser" etkinliği haline gelen bahar şenliklerinden bilinçli olarak epeydir uzak kalmıştım, Uludağ Üniversitesi bu anlamda içime umut serpti doğrusu...

Cihan Demirci, söyleşi sonrasında şenlik komitesinden arkadaşlarla birlikte...

Tarih: 13 Mayıs Pazar 2007... Bir yandan "Anneler Günü"... 3 yıl önce yitirdiğim sevgili annem düşüyor aklıma içim burkuluyor, kimselere çaktırmıyorum... Uludağ Üniversitesinin bulunduğu kampüste bile hava adamı adeta yakıyor... Güneşin 30 derecelere ulaştığı bir ortamda, kapalı bir salonda, 40-50 civarında üniversiteli arkadaşla karşılaşıyorum. Gece kaldığım otelde, çocukluktan kalma bir hastalıkla izlediğim önce Örövizyon Şarkı Yarışmasından söz açarak başlıyorum konuşmaya... Sonrasında; mizahın ne olduğundan, ne olmadığından, mizahçının kim olduğuna, mizahın ne zaman geri düştüğüne ve ne yapması gerektiğine dair örnekler vererek sürdürüyorum konuşmamı. Bu arada arka planda da bana ait karikatür örneklerinden oluşan bir slayt gösterisi sürüyor... Derken sorular geliyor ve 2 saatin nasıl geçtiğini gene her zaman ki gibi hiç anlamıyorum... Bursa'da hareketin çok fazla olduğu bir gün... Sadece Bursa'da mı İzmir'de miting var aynı saatlerde... Bursa'nın Beşiktaş'la olan hayati maçı başlamadan hızla ayrılıyorum Bursa'dan ama Uludağ Üniversitesi ve şenlik komitesindeki genç arkadaşlar güzel izlenimler ve izler bırakıyor bende...

Yeniden dönüyorum İstanbul'un o hoyrat damlarına, o da ne, takımım Fenerbahçe, canım İzmir'de "ŞAMPİYON" olmuş bile.. Bursa'ya her anlamda teşekkür borçluyum belli ki...Hemen İzmir'e, sevgili GS'lı dostum Ercan Günaydın'a keyifle bir mesaj atıyorum: "Heeeey İzmiiiiiir, o bayrakları şimdi de Fenerbahçe için sallamaya hazır mısıııııın?.."

Söyleşi öncesinde, şenlik için ter döken üniversiteli arkadaşlarla tam bir muhabbet maratonu yaptık. Cihan Demirci ve Altay Öktem bu maraton sırasında...
Söyleşim 2 saat sürdü ancak söyleşi dışındaki söyleşimizi hesapladım da, o tam 4 saat sürmüş, yani toplamda 6 saatlik bir muhabbet yapmışız Uludağ Üniversitesinde...Akçay'dan girdik Alanya'dan çıktık, Dikili'den Çandarlı'ya, Altınoluk'tan İzmir'e, Foça'dan Bursa'ya dek uzandık bu muhabbet turunda...

Cihan Demirci, söyleşi bitiminde Uludağ Üniversiteli arkadaşlarla...Kendimi bir an yeni transfer olmuş bir basketçi gibi hissetmedim değil...

Uludağ Üniversitesindeki bahar şenliklerinde katılmama önayak olan, üniversiteli okurum Emre ile. Sevgili Emre, son olarak İzmir Tüyap'taki söyleşime katılmış, kitap imzalatmıştı...

Hiç yorum yok: