14 Ekim 2006

Nobel Edebiyat Ödülü ile
ilgili gerçek sizce
aşağıdakilerden hangisidir?

A-) Nobel Edebiyat Ödülü, yazar Orhan Pamuk’a yazarlığının, kitaplarının ve kaleminin gücü nedeniyle verilmiştir.

B-) Nobel Edebiyat Ödülü, bir Türk yazara yani dolayısıyla Türk edebiyatının gücüne verilmiştir.

C-) Nobel Edebiyat Ödülü, yazarın kaleminin ve yazarlığının gücünden çok söylediği laflara, siyasi duruşuna ve bu ödülü almak için uzun yıllardır gösterdiği yoğun uğraşlara verilmiştir, sonuçta bu bir edebiyat ödülü olduğu kadar siyasi bir ödüldür de.

D-) Dünyanın en önemli edebiyat ödülü olan Nobel Edebiyat Ödülü'nü Orhan Pamuk'un alması toplumun büyük bir kesiminde mutluluk yaratmıştır ama bu mutluluk buruk bir mutluluk olmuştur.

E-) Hepsi.

Orhan Pamuk’un yıllardır aldı, alacak, alıyor şeklinde seyreden kendi söylemiyle "Nobel geyiği" haline gelen Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasından sonra ülkemiz her konuda olduğu gibi gene iki keskin kutba bölündü. Bunca yılın hayat tecrübesiyle ve de; DAMDAKİ MİZAHÇI olarak artık iki keskin kutbun da samimiyetine inanamaz bir hale geldim... Ülkemiz sadece siyah, ya da beyaz bakıyor her şeye, başka renk tanımaz bir hale geldik... Asıl sorun belki de biraz burada... O yüzden bu türlü sonuçlara hemen dar alandan bakan, iki keskin kutbun dışında, üçüncü bir boyuttan da, yani daha başka bir yerlerden de bakma yanlısıyım.

Bu sonuca; “Bazı Türkler sevinemedi” diyenlere de; “Bazı Türkler amma da çok sevindi” diyenlere de bıyık altından gülenlerdenim bendeniz… Ne de olsa bu tür önemli ödüllere alışkın bir toplum olmadığımızı asla unutmuyorum öncelikle... Siz bakmayın sık sık; "Kompleksim yoktur" diyenlere, komplekslerimiz ciddi boyutlardadır bu ülkede. Bu kompleksler; ırkçılık mertebesine ulaşmış kimi 'ulusalcı'larda da, herhangi bir ilkesi ve değeri kalmamış liberal takımında da hiç farketmiyor... Zira bu kompleksleri belirleyen düşünce farklılıkları değil, dar bakış açılarının ötesine geçemeyen Türkler oluşumuz ve bu dünya üzerindeki herkesi düşman olarak görmemizdir işin acı gerçeği. Gerçi düşman göre göre, düşman sayısını da epeyce artırmayı başardık bu arada.

ORHAN PAMUK'U KUTLARIM!

Doğrusu kimseye yaranmak gibi bir derdim olmadı 26 yılı devirdiğim yazarlık-çizerlik yaşamımda… Hem aşağıda, hem de arkamda bırakarak pek çok kirli ilişkiyi, haybeye çıkmadım dobralığın damına... O yüzden bu ödül haberini duyduğum anda ne alan yazara küfredip, yazıklar olsun, satılmış adam n'olucak gibi bir tavra girdim, ne de “En büyük Pamuk, bizim Pamuk, helal olsun sanaaaa, helal olsuuuun” gibi sevinçten havalara sıçradım... İkisini de yapamadım dostlar... Bir Türk yazarın Nobel ödülü gibi edebiyat dünyasının en önemli ödülünü alması tabii ki beni de sevindirdi... Bu sevincin bir adım sonrasında ise şunları düşündüm... Orhan Pamuk benim yazarlarımdan biri olmamıştı işin açıkçası... Kitaplarından ilk ikisini okumuştum, "Yeni Hayat"la birlikte kitaplarını güçlükle okumaya çalışıp yarıda bıraktığım bir yazar olarak kaldı... Siyasi duruşunda da hep bir zorakilik gördüm... Benim yazarım olması gerekmiyordu elbette... Öncelikle kutlanmalıydı... Çünkü işin gerçeği çok uğraşmıştı bu ödülü almak için... İlk anda Nazım Hikmet, Aziz Nesin ve Yaşar Kemal üçlüsü düştü aklıma... Kanımca bu ödülü yıllar yıllar önce, çok daha fazlasıyla hak etmiş üç dev isimdi onlar... Eğer, olay düşünce özgürlüğü ve insan hakları yolunda yazar mücadelesiyse, Sn. Pamuk'tan çok daha fazlasını vermiş, çileli bir kuşağın yazarları olmuşlardı... Ancak dünya çok değişmişti. Bugün Orhan Pamuk'a kızan yazar dostlarımın yüksek sesle söylemekten çekindikleri, geri durdukları, asla seslendirmedikleri bir başka önemli nokta daha var. Sözünü kimseden esirgemez bir "DAMDAKİ MİZAHÇI" olarak ben söyleyeyim; Orhan Pamuk; o eski her türlü yokluk ve sıkıntı içinde hayatlar sürmüş, hayatı hapishanelerde geçmiş, çilekeş yazar kuşağının üyelerinden biri olmadığı için de tepki toplamaktadır bugün... Çünkü o bir Nişantaşı çocuğudur, zengin ve köklü bir aileden, iyi bir eğitim alarak bu noktalara çok daha rahat koşullarda gelmiştir, herhangi bir sıkıntı yoktur yazarlık geçmişinde, dil bilmektedir, Amerika'da uzun deneyimleri vardır, dış dünya ile bağlantılar kurmuştur, uluslararası pazarlara açılmış bir kulis yapılanması içersindedir vs, vs... Ona duyulan öfkenin nedeni, sadece Ermenilerle ilgili söylediklerinden ötürü değildir... Ama nedense bu dediklerim yüreklice çıkıp söylenmiyor, söylenemiyor...

Oysa ben yazarlık denen şeyin "samimiyet"ten geçtiğine inananlardanım. Orhan Pamuk'un siyasal duruşunun hep arkadan itilmekten kaynaklandığına inandım. Ülkemizde geçmişten gelen böyle bir sol yazar geleneği oluşmuştu ve aslında o bu geleneğin dışından bir yerlerden gelmesine rağmen o geleneğe zoraki ayak uydurmaya çalıştı sanki... Biz toplum olarak samimiyetimizi çoktan yitirdik. Bunu kabul etmeden herhangi bir konuda tartışmamızın anlamı yok artık... Sahtekar ve iki yüzlü bir hale gelmiş bu toplumda artık samimiyetin hiçbir önemi kalmadığını ben de biliyorum. Olsun... Ben buyum arkadaş. Beğenmeyen yüksek damına almasın!.. O yüzden, yukarda sorduğum 5 şıklı soruya benim yanıtım E ŞIKKIDIR yani; HEPSİ’dir… (Ya da E şıkkı; HİÇBİRİ'dir...Samimiyetlerin yitirildiği bu kargaşada ve böylesine her anlamda tadını yitirmiş bir ülkede aslında hepsi ya da hiçbiri, bence arada fazla bir fark yok!.. O yüzden asıl kutlanması gereken Türkiye ya da Türk Edediyatı değil ORHAN PAMUK'un bizzat kendisidir, bu nedenle Orhan Pamuk'u KUTLARIM!.. )

(Dipnot: Bu konuda çok geniş kapsamlı bir yazım, İLE adlı kültür-sanat dergisinin Kasım ayında çıkacak 7. sayısında yayınlanacaktır. Epeyce uzun bir yazı olduğu için şimdilik buraya koymama imkan bulunmuyor...)

Hiç yorum yok: