21 Eylül 2006

Şenlikten geçilmeyen bir ülkede,
yazar-çizerler şenlik mağduru
olmaktan bıktı!
YAZAR ÇİZERİN
EVLERE "ŞENLİK" HALİ!

CİHAN DEMİRCİ
Ülkemiz şenlikten, festivalden geçilmez. Bu topraklarda şenliği-festivali olmayan ne bir şehir, ne bir ilçe, ne de bir belde bulabilirsiniz. Çoğunlukla “meyve-sebze” isimleri taşıyan bu şenlik ve festivallerde isim durumu bu yıl öyle bir noktaya geldi ki, bir ara gazetede “Sultaniye Çekirdeksiz Üzüm Festivali”ne bile rastladım. Yani üzümün çekirdeksizine kadar geldi dayandı bu isim işi. Geride bıraktığımız yaz mevsiminin de buna benzer isimlerle sayısız şenlik ve festival düzenlendi her zamanki gibi. Ama ne yazık ki bu şenliklerin-festivallerin çoğu “evlere şenlik olsun, dostlar şenlikte görsün, şen olasın beldemiz” şeklinde yapıldığından, topluma kültür-sanat birikimi olarak geri dönmüyor, dönemiyor. Oysa bu şenliklere ve festivallere genellikle ‘Kültür Sanat Festivali’ ya da ‘Şenliği’ takısı ekleniyor.
Ancak görülen o ki belediyelerin şenlik için yaptıkları harcamaların neredeyse yüzde doksanı medya gazıyla gözümüze sokulan, bir-iki şarkıyla varolmuş, sözde ‘şarkıcı’ takımına gidiyor! Bu şenliklerin-festivallerin “Kültür-Sanat” takısı almasını sağlayan ‘edebiyat erbabı’ ise bırakın herhangi bir ‘ödeme’ almayı, çoğu zaman kendi ceplerinden yaptıkları harcamalarla şenliklere katılıyorlar. Yol parası bile çoğunlukla sonradan ve yazar-çizer ağzıyla istediği anda veriliyor.

Bu ‘yazar-çizer’ takımından biri olarak bu yazıyı hem belediyeler, hem de yazar örgütlerinin dikkatini çekebilmek için kaleme aldım. Sözüm öncelikle belediyelere… Bu ülkede yıllardır onlarca şenlik ve festivale konuk olmuş bir yazar-çizer olarak, belediyelerin davet ettikleri yazar-çizerlere reva gördüğü uygulamalara artık ‘isyan’ ediyorum! Pek çok değerli edebiyatçımızın sesini çıkarmadığı, çıkarmaktan utandığı, içine attığı bu ‘onur kırıcı’ duruma ‘mizahçı’ kökenli bir yazar olmanın verdiği cesaretle ‘yeter artık’ diyorum. Artık bu şenlikler-festivaller sadece ‘şarkı-türkü’ dinlemek için yapılır hale geldi. Size bu yaz gittiğim Akşehir Nasreddin Hoca Festivali'nde başıma gelenleri “Şenlikte Mizah Nerede?” başlıklı bir yazıyla Cumhuriyet’te daha önce anlatmıştım. Nasreddin Hocanın adını taşıyan ve “Mizah Şenliği” olması gereken bir yerde sadece 4 mizahçıydık ve orta yerde bırakıldık bir şekilde. Bu yaz sevgili Semih Poroy arkadaşımla Adalar Festivali'ne kendi imkanlarımızla gidip, Büyükada’da gene kendi imkanlarımızla yemeğimizi yedik. Konserlerin ardına sıkıştırılan edebiyat söyleşilerine, imza günlerine aynı özen ve ilgi gösterilmezken, tek şarkılık günümüz şarkıcılarına milyarları akıtan belediyelerimiz bu gidişle yakında çağıracak yazar-çizer bulamayacaklar.

YAZARIN-ÇİZERİN HALİ!

Yazarın-çizerin adam yerine konulduğu gelişmiş ülkelerde söyleşilere- imza günlerine katılan yazar-çizerlere yol parası ve konaklamanın dışında da ciddi ödemeler yapılır. Hatta Batıda pek çok yazar-çizer kitaplarından gelen gelir kadar bu etkinliklerden kazandığı teliflerle de yaşamını sürdürür. Bizim belediyelerimiz ‘kıytırık’ şarkıcılara onlarca milyar öderken yazarına-çizerine yol parasını bile sonradan veriyor. Yazıya-çiziye uzun yıllarını vermiş, onca beyin teri dökmüş, onca çile çekmiş yazarlar, çizerler, şairler, bilim adamları anlatılamaz nice özveriyle karın tokluğuna katılıyorlar çoğunlukla bu söyleşilere. Tabii bizim hâlâ öylesine içten insanlarımız var ki bu ülkede, belediyelerin bu ayıbını, çoğu zaman yöre insanı içten misafirperverliğiyle kapatmaya çalışıyor. Bunca yıldır gittiğim şenliklerde yazarına-çizerine yol parası ve konaklama dışında, sembolik de olsa bir telif ödeyen Ödemiş ve Gazipaşa belediyelerini bu nedenle önemsiyor ve kutluyorum!..

Bir başka açıdan da olsa güzel bir örnek de İzmir Torbalı ilçesinin Yazıbaşı beldesi. Yazıbaşı küçücük bir belde olmasına rağmen adına “Ekin Şenliği” denen bir şenlik yapıyor, Ağustos sonlarında katıldığım o şenlikte en azından konserler-şarkıcılar değil kültür ve sanat, yazar-çizer öne çıkıyor, çünkü şenliğe 15-20 yazar-çizer-bilim adamı katılırken, şenlikte müzik konusuna bile dikkat ediliyor ve oraya konser vermesi için sadece Edip Akbayram gibi gerçek bir “yorumcu” çağrılıyor.

FEYZA HEPÇİLİNGİRLER DİYOR Kİ!

Tam da bu yazıyı kaleme alırken Cumhuriyet'in KİTAP ekinde sevgili Feyza Hepçilingirler’in “Türkçe Günlükleri”ndeki şikayeti takılıyor gözüme. Bakın ne diyor: “Kendi paramla biletimi alıp Ayvalık otobüsüne binince evden kovulmuş bir çocuk gibi hissettim kendimi. Yetkililer, sorumlular konser için gelenleri ağırlamaktadırlar şimdi. Benim konuşmam dündü. Çiğli Belediyesi’nin 2. Zafer ve Barış Festivali’nden dönüyorum…”

Sevgili Hepçilingirler, “Doğru söze ne denir” şeklinde yanıt vereceğimiz yazısını şöyle noktalıyor: “… Festival yapan belediyeler çağırdıkları şarkıcılara, türkücülere milyarlar ödemeyi doğal sayarken edebiyat-sanat-kültür insanlarının emeklerinin, beyinlerinin, zamanlarının karşılığında para vermeyi ayıp mı saymaktadır? İyi ama kültür bedava değil ki! Kitaplar, CD’ler, bilgisayarlar hep parayla. Böyle olmaz. Sanat kültür festivali düzenleyen belediye, eğer amacı oy toplamak değilse, konuşmacı olarak çağırdı bilim ve kültür insanlarına da en az şarkıcı ve türkücülere verdiği önemi vermeli, onlara ödediği milyarların yanında sözü bile edilmeyecek, diyelim 500 YTL gibi bir parayı ödemelidir. Bilime, kültüre, edebiyata önem vermek biraz da budur.”

Sanırım yazar-çizerler, gerçek sanatçılar için artık bıçak şenliğe dayandı. Sözüm şimdi de ülkemizdeki; Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, Pen Yazarlar Türkiye Şubesi gibi yazar örgütlerine… Yazar-çizerin “şenlik mağduru” bir hale getirildiği ülkemizde sizlere de önemli görevler düşüyor. Anımsadığım kadarıyla Ataol Behramoğlu’nun başkan olduğu bir dönemde Yazarlar Sendikası böyle bir girişimde bulunmuş, yazarların-çizerlerin çağrıldıkları etkinliklerde kendilerine belirlenmiş bir ‘telif’ ödenmesi gerektiği gündeme gelmiş hatta ilk uygulamalar başlamıştı ama devamı gelmedi. Bu konuda ısrarcı olmak gerekiyor, çünkü sahtesinin bu kadar ‘pahalı olduğu bir ülkede ‘gerçek’ sanat ve sanatçı bu denli ‘ucuz’ olamaz, olmamalıdır!..

(DİPNOT: Damdaki Mizahçınız Cihan Demirci, bu yazıyı Cumhuriyet Gazetesi Kültür sayfasına yazdı. Uzunluğundan ötürü yazının epeyce kısaltılmış hali, 26 EYLÜL 2006 SALI günü Cumhuriyet'te yayınlandı...)

Hiç yorum yok: