14 Mart 2006

Hayatın Türk insanına sorduğu ama
bir türlü yanıt alamadığı küçük hayat soruları
Cihan Demirci’nin kaleminden kitap oldu…

Hayat Sorar Türk İnsanına
Sema Gündüz
2005’te yazarlık yaşamındaki 25 yılı geride bırakan 80 sonrası mizah edebiyatımızın kendine özgü bir tarz yaratmış usta kalemlerinden Cihan Demirci, uzun yıllardır “Hayat Sorar İnsana” diyerek pek çok gazetede, dergide ve radyo programında “Türk” insanına havale edilmiş sorular soruyor.

Bu soruların bazılarını Demirci'nin geçmiş yıllarda TRT-FM radyosunda yaptığı "Cihan Demirci ile Söz Söze" adlı programda dinlemiştim. Bazıları yazarın Radikal-İki ekine yazdığı yazılarda çıkmıştı karşıma. Aslında bunlar öyle sorular ki, mizahçı hinliğiyle yanıtı da kendi içinde çoğunun!.. Demirci, yetkili ya da yetkisiz kimseciklerden herhangi bir yanıt alamasa da ısrarla ve mizahçı inatçılığıyla soruyor. Biliyor ki sordukça var olacağız bu “soru sevmez” coğrafyada...
"Laforizma"nın isim babası
“Laforizma” sözcüğünün isim babası Cihan Demirci’nin bir yerde sorusal Laforizma olarak “Türk” insanına sorduğu bu sorular hem gözden, hem de sözden kaçan küçücük hayat soruları. Soru sormayı, sorgulamayı çoktan unutan, önüne konan her şeyi anında tüketen, kredisi kartıyla sınırlı bir topluma en azından keyifli bir antrenman şansı, top yerine hayat sektirme imkanı, hafif bir zeka teri atma fırsatı, matrak bir beyin fırtınası başlangıcı olabilir. İstenirse fikir jimnastiği niyetine de okunabilir...
İşte HAYAT SORAR TÜRK İNSANINA”dan

sizler için seçtiğimiz bazı küçük hayat soruları:

- Biz Türklerin geleceğe bakışı; “Geleceği varsa, göreceği de var” cümlesinde gizli değil midir?..

- Günümüzde asıl sorun yazarın reklam yapmasında mı, yoksaaaaa sadece “reklam yapanların” yazar olmasında mı?.. - İyiliğin ölçüsü; “Ne kadar kötü olursan o kadar iyi” mi oldu artık, ne dersiniz?..

- “Ya sev ya terket” diyenler, sevenlerin de bir gün ayrılabileceğini unutmuş insanlar mıdır?..

- Fazlaca gülmekten korkan bir toplum olduğumuz; “Ayyy çok güldük, az sonra kesin ağlayacağız” sözlerinde gizli değil midir?..

- Dersler bu ülkede hep; “gereken ders” olarak mı alınacak?..

- İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik onun “mal canlısı” olması mıdır?..

- Tatillerini “ölerek” değerlendiren insanların yaşadığı başka bir ülke var mı acaba şu yeryüzünde?..

- Koyun gibi bir halk olduğumuz “Hele gurban” sözünde gizli değil mi?..

- Biz sünnet çocuklarına bile subay kıyafeti giydirirsek bu ülkede sağlıklı sivil bir demokrasi nasıl kurulur?..

- Sizce de bize en uygun model; “Yap, işlet, devret” mi, -yoksa “Yap, işlet, deve et” mi?.

- Gazetelerimiz her gün “sapık” haberleriyle dolup taştığı halde, bu ülkede hangi yörenin sapıkları daha meşhurdur, bunu hangimiz biliyoruz acaba?..

- Sürekli olarak başkalarının fikriyle konuşan bir insanın kendini herkesten “başka” hissetmesi çok doğal değil midir?..

- Her seçimde son dakikaya kadar “kararsız” kalan Türk seçmeni aslında son anda verdiği kararlarla oyunu sandığa değil de “kendi içine” atmış olmuyor mu?..

- Bir ülkede politikacılardan umudunuzu kesebilirsiniz, fakat daha da kötü olanı, asıl kötüsü; “HALKTAN UMUDU KESMEK” değil midir?..

- Kendi düşen aracısız mı kazanır?..

- Demediğini bırakmayan bir insan mı olmalı, yoksa demeğini ortada bırakmayan bir insan mı?..

- Cana yakın olmak her zaman hoş bir şey midir?.. Sonuçta ölüm de CANA YAKIN DEĞİL MİDİR?..

- Size el uzatan biri o eli “ikinci el” olarak uzatmış olabilir mi?..

- Biz Türkler baka kalmayı çok seviyoruz. Bu yüzden aklımızdan ziyade, daha çok gözümüzle mi düşünüyoruz, ne dersiniz?..

(Cihan Demirci / Hayat Sorar Türk İnsanına /
İnkılâp Kitabevi / 2005 / 128 sayfa /
7.5 YTL / Sorusal Laforizmalar)

Hiç yorum yok: