18 Mart 2006

2004 yılı Kasım ayında
yayınlanmış olan
sinema-inceleme
kitabım: "ARAYA
PARÇA GİREN
YILLAR"ın
girişinde yer alan
"İKİ FİLM BİRDEN"
adlı "Damdaki
Mizahçı" şiiri...

İKİ FİLM BİRDEN

İki film birden girdi hayatıma

Anadan üryanım ben

Bir biletle kesildi ömrümün ergenliği

Yer gök bir karanlık içinde

El feneriyle gelen bir adam gösterdi

Cinsel hayattaki yerimi

Arzularım birden gök perdeye düşüp okeylendi

Daha onbeşindeydim

Son arzun nedir diye sorsalar

Arzu Okay derdim de

Başka bir şey demezdim

Derken film film içinde

Behçet samanların içinde

Yok Devenin Başı, yok Öttür Kuşu

Tecavüzcüler tellal ,

Beş Tavuk Bir horoz iken

Bir Seher Şeniz vakti

Figenlerim Han sahibiydi şimdi

Çok yorgunum Hancı Figen

Şuraya kendini ser yavaş yavaş

Onca vücut görmüş gözlerim

Tüm Melekler Görgün şahidim

Gözlerimin Feri Cansel Cansel

Tavuk mu yumurtadan çıkar,

Yumurta mı tavuktan sorusu bize vız geldi

Bizim sorumuz:

Civciv mi kuştan çıkar, kuş mu civcivden’di

Birden civcivler çıkıp da basınca perdeyi

Anladık ki kuşlar da çıktı

Kuşlar kadar hürdük şimdi

Kartal Pendik

Kazım Kartal’la gittik geldik az önce

Behçet abinin arasına parça koydular

İçimiz parçalandı, yüreğimiz yandı

Gördüğümüz manzara karşısında

Dudaklara baktıkça

Dudaklarımız uçukladı

Bilmezdik ki vücutların bu denli birbirine yakın olduğunu

İki film birden görmezden önce

Bilmezdik ki öpüşmelerin bu denli yakıcı olduğunu

Elin Fransızı gibi öpmezden önce

Adı Güneşti sinemamızın

Kendisi karanlık ve izbe

Güneş görmeyen yerlerimizin sinemasıydı

Hep Ay gördük biz perdede

Gördüğümüz ay ne dolunay, ne yarımay

Gördüğümüz ay Dilber Ay’dı

Bizim için tüm memeliler Zerrin Egeliler’di

Zerrin görünümlü bir Doğan’la

Daha doğrusu Zerrin Doğan’la

Bayandan temiz pornoya girdik günün birinde

Elden düşme bir cinsellikle

Makinistler hababam şanzıman indirdi

Kimbilir o perdenin kaç bininci kilometresinde

Memeler geldi üzerimize

Memeler sallandı

Uzaklaşan ergenliğimizin ardından

Mendil niyetine

Kalçalar girdi karanlık düşlerimize

Düşlerimize sığmayan kalın kalçalar

Yatağa düştü cinselliğimiz

Anlatılamaz, ölçülemez ateşler içindeydik

Cayır cayır yanıyorduk

Adı Güneş’ti sinemamızın

Biz yazları hep o sinemada yandık

Kavrulduk, kor olduk

Kışları okulu kırıp, çok vücutlar tanıdık

Bedenden ikmalsiz geçtik

Sermet Serdengeçti, biz iki filmden geçemedik

İki film birden izlerken

Ergenden iki ömür birden yaşlandık

Mutlu cinselliklerin, özgür aşkların

Doyasıya sevdaların çocukları değildik ki

Leyleklerin getirip bıraktığı bir ömrün

Türk çocuklarıydık hepimiz

O yüzden her daim

Hep Mine’lerle Mutlu olduk biz...

Cihan Demirci(1986)

(Araya Parça Giren Yıllar / 1. Basım:Kasım 2004 / Sinema-İnceleme / İnkılap Kitabevi)

Hiç yorum yok: