20 Aralık 2006

Benim fabrikatörümün
gönlü zengindi
Adı: HULUSİ!..

“DAMDAKİ MİZAHÇI” Cihan Demirci, çocuk yaşta tanıma fırsatı da bulduğu, unutulmaz bir “Yeşilçam” sakinini, sevgili Hulusi Kentmen ustayı, ölümünün 13. yılında özlemle anıyor…
Damdaki Mizahçı'nın çizgileriyle Hulusi Baba...
Cihan Demirci
20 Aralık 1993’te ayrılmıştı aramızdan... O gün, bugündür tadı kalmadı ülkedeki fabrikatörlerin, hakimlerin, polislerin, babaların, dedelerin… Sanki onunla birlikte gitti tüm insancıl fabrikatörler, babacan hakimler, sevgi dolu polisler… O şimdi eski Türk filmlerinden bakıyor, pos bıyıkları ve o sımsıcak yüzüyle sadece bize… O, sevgili “Hulusi Baba”, o sevgili Hulusi Kentmen’di… 1911 yılında Bulgaristan’da Tırnova’da doğmuştu.(Bazı kaynaklarda 1912 diye de geçiyor.) Bulgaristan göçmenlerindendi. Sinemaya 1942 yılında, Çek asıllı yönetmen Adolf Korner’in “Sürtük” adlı filmde oynayarak adımını atmıştı. 1942’den 1988’ e dek tam 46 yıl boyunca sayısız filmde oynadı. Geride öyle onlarca değil, yüzlerce film bırakarak, 1993 yılının 20 Aralık tarihinde 82 yaşında ayrıldı aramızdan…
Yıllar önce yayınladığım ilk şiir kitabım “Çıkışlar Arka Kapıdan”da Yeşilçam’a bir saygı duruşu şeklinde yer alan “Sine-i maskop” adlı şiirimde onu da anmış şöyle tanımlamıştım orada:
Benim fabrikatörümün gönlü zengindi, Adı: Hulusi…

2005 yılında yayınladığım, çocukluk anılarımdan oluşan “Ben Büyüyünce de Çocuk Olucam” adlı kitabımda en sevdiğim bölümlerinden biridir; “Murat Amca Aile Sineması” Çocuk yaşta içime düşen sinema tutkuma büyük katkısı olan, aile dostumuz ‘Murat Amca’yla birlikte çocukluğumun Yeşilçamı da yer alır bu bölümde. Orada Hulusi Kentmen’i anlattığım bir bölüm de vardır... 13. Ölüm yıldönümünde, sevgili Hulusi Kentmen’i anarken, o bölümü de paylaşmak istedim “Damdaki Mizahçı” dostlarıyla…

Hulusi Kentmen’le tanışmanın keyfi

Babamın tıpkı Murat amca gibi gene Karasu’dan kalma bir de albay arkadaşı vardı... Çok renkli bir insan, dünya tatlısı bir adamdı Hüseyin amca... O ve eşi Semahat teyze, çocuk yaşta hayranı olduğum bir başka büyük oyuncunun, Hulusi Kentmen’in aile dostuydu...

Ve 70’li yıllarda, çocukluğumun unutulmaz bir gecesinde Hüseyin amcalarla birlikte, annem, babam ve ben, Hulusi Kentmen’in Beylerbeyi’ndeki evine misafirliğe gittik...

Murat amcanın duvarına düşen bir görüntünün daha canlanmasına tanık olacağım için çocukça bir heyecanla tir tir titriyordum ben o gece...

Kapı açıldığında tıpkı, o filmlerdeki gibi pos bıyıklı, babacan, yufka yürekli ve sevimli bir fabrikatör duruyordu karşımızda... Heyecanla sarılmıştım ona ama gene de temkinliydim, ne de olsa otoriter bir fabrikatördü Hulusi amca... O anda içime sonradan şiire dönüşecek şu cümle düşmüştü: “Benim fabrikatörümün gönlü zengindi, adı Hulusi...”

Hulusi amca çok doğal ve samimi bir insandı. Evinin pek çok yerinde oğlunun resimleri duruyordu. “O benim tek oğlum, aslanım o benim” deyip resimlerini okşuyordu. Pekiiiii, ya Tarık Akan, ya Kadir İnanır... Yoksa onlar Hulusi babanın oğulları değil miydiler?.. Ya kızları Filiz Akın, Gülşen Bubikoğlu?.. Kafam filmlerle, gerçek yaşam arasında karışıp kalmıştı sanki... Salonun kapısının her açılışında içeri şımarık oğlu Tarık girecek zannediyor ama girenin çay taşıyan eşi olduğunu görüyordum...

O koskoca fabrikatör ne kadar da içten ve candan bir Hulusi amcaymış meğer... Vay be, beyaz perde, ya da ah şu Murat amcanın beyaz duvarı!..

Hulusi baba, sıkı bir denizciydi laf aramızda... Evinin her tarafı oyunculuğundan çok denizciliğini hatırlatacak görüntülerle doluydu... Şehir Hatları vapurlarına bindiği zamanlar, kaptan köşkünde yolculuk yaptığından bahsetmişti. Sonraları bir süre, her vapura binişimde, hemen en üst kata çıkıp, kaptan köşkünde gözlerim onu arar olmuştu hep...

O gece eve döndüğümüzde sabaha dek uyku tutmamıştı beni... “Keşke şu ülkedeki bütün fabrikatörler böylesine sevgi dolu olsaydı” diye düşüncelere dalmıştım yatakta...

Hiç yorum yok: